İtibar ve çöküş
16’ncı yüzyıl ortaları, Osmanlı Devleti’nin en geniş sınırlara ulaştığı dönemdir.
1683’te, İkinci Viyana bozgunuyla toprak kaybı ve geri çekilme başlar.
★★★
Osmanlı Devleti ilk dış borcunu, 1854’te Kırım Savaşı’nı finanse etmek için alır.
1854-1914 yılları arasında 42 dış borç anlaşması yapılır.
Bu anlaşmaların 13’ü, İkinci Abdülhamid zamanında imzalanır.
★★★
Geri ödeme için kaynak yaratılacağına...
Alınan dış borçlar; Dolmabahçe Sarayı, Çırağan Sarayı, Beylerbeyi Sarayı gibi yerlere harcanır.
★★★
Hazinenin boş olmasına rağmen, saraylara yapılan yüksek masraflar, vatanseverler tarafından eleştirilir, israf olarak görülür.
★★★
Padişah ise, “itibar”ın dış borçlanmadan daha önemli olduğuna inanır.
“İtibar”dan tasarruf olmazdı elbette (!)..
Padişaha göre, “itibar”ı “israf” diye eleştirenler, devletin gücüne zarar veriyorlardı.
★★★
Bu zihniyetle yönetilen Osmanlı Devleti, 1875 yılında borçlarını ödeyemeyeceğini ilan eder.
★★★
Alacaklı ülkelere borçların ödenmesi için, 1881’de “Düyun-u Umumiye” kurulur.
Padişah İkinci Abdülhamid’tir.
★★★
“Düyun-u Umumiye”, devlet içinde devlettir.
Kendi kolluk kuvveti bile vardı.
★★★
İstiklal Savaşı döneminde, Mustafa Kemal Paşa’nın Başkanı olduğu Ankara’daki TBMM, “Düyunu Umumiye” gelirlerine el koyar.
24 Temmuz 1923 Lozan Barış Antlaşması’yla, bu kurumun işleyişi sonlandırılır.
★★★
29 Ekim 1923’te kurulan Cumhuriyet, yokluklara rağmen, 1954’e kadar Osmanlı borçlarını öder.
★★★
Gerçekte, Osmanlı’nın sadece ekonomisi iflas etmemişti.
Ekonomideki bozulma, her devlette olduğu gibi, toplumsal sorunların tümünün ortaya çıkmasına neden olur.
Ve, Osmanlı çöküşe sürüklenir.
★★★
“İtibar” için yapılan saraylar, Osmanlı’nın çöküşünü önleyemez.
“İtibar” dedikleri, aslında felaketin ayak sesleriydi...
★★★
Oysa...
İslam dinine göre, “israf” haramdı.
Ama...
Gel, gör ki...
Halife olan........© Sözcü
