Kanser eşittir ölüm değil!
1-7 Nisan Ulusal Kanser Haftası. Türkiye’de, DSÖ tarafından yayınlanan verilere göre 2022 yılında 240 bin kişi kanser tanısı almış, 129 bin 672 kişi kanserden hayatını kaybetmiş. Türkiye’de en sık görülen beş kanser türü sırasıyla, akciğer kanseri, meme kanseri, kolorektal kanser, prostat kanseri ve tiroid kanseri. Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Berrin Pehlivan, zorunlu hastalıklar sınıfında olmasına rağmen istatistiklerin düzenli gelmediğini, kayıt dışı insanları da düşünürsek rakamların daha yüksek olabileceğini belirtiyor.
DSÖ verileri, her yıl 8-9 milyon civarında insanın kanserden kaybedildiğini gösteriyor. Bir diğer ifadeyle her 6 kişiden biri kanserden kaybediliyor. Bu kayıpların neredeyse yüzde 60-70’i düşük ve orta gelirli ülkelerdeki insanlardan oluşuyor. TÜİK’e göre her beş ölümden biri kanser sebebiyle gerçekleşiyor. İyi haber, kanser görülme sıklığı artarken kanserden ölümler yani iyileşme oranları artıyor.
Son yıllarda dikkatimi çeken bir durum var. O da gençlerin bu hastalığa sık yakalandığını görüyorum. Prof. Pehlivan bu konuda şunu söylüyor: “Evet, kanser gençler arasında daha sık görülmeye başlandı. Elli yaş altındakilerde bu artış oranı yüzde 80’lere varıyor. Obezite, sigara, maruz kaldığımız kötü hava, mikroplastikler, iyi ve sağlıklı bir uyku almama gibi onlarca sebebi olabilir. Bu konudaki dikkat çeken bir çalışma İngiltere’den geldi. Bu çalışmaya göre biyolojik yaş, kronolojik yaşı geçtiğinde kanser görülme olasılığı da artıyor; yani hızlı yaşlanma kanserin ve daha birçok kronik hastalığın en önemli sebebi. 1965 ve sonrası doğanların, 50’li yıllarda doğanlara göre yüzde 17 daha hızlı yaşlanma riskine sahip olduğu rapor edildi. Hızlı yaşlanmayı önlemek için de yapılacaklar belli aslında; sigara ve alkolden uzak durmak, iyi ve kaliteli bir uyku (gece 11-12’de yatıp deliksiz, karanlık ortamda 6-7 saatlik uyku), hareketsiz kalmamak ve de beslenme! Ancak herkese uyan bir beslenme düzeninden bahsetmenin mümkün olmadığını belirtmek isterim. Pek çok meslektaşımı üzülerek izliyorum; iyi beslenmekten kasıtları hemen ‘Akdeniz’ diyeti oluyor. Ancak herkesin genetiğine, doğasına göre beslenmesi gerektiğinin altını çizmek isterim. Birimize iyi gelen diğerimize iyi gelmeyebilir.”
SADECE YÜZDE 10-15’İ KALITSAL
Sağlığımızı dedikodulara, sosyal medyada gördüklerimize, duyduklarımıza göre değil bireysel farklılıklarımıza göre yönlendirmemiz gerektiğinin altını çiziyor Prof. Pehlivan. Yani 21’inci yüzyıl bilim ve teknolojisinde ‘iyi hissetme’ avantajını genetiğimize göre sağlamak zorundayız.
Kanser, kalp hastalığı, şeker hastalığı gibi kronik bir hastalıktır ve tedavi edilebilir ve daha da ötesi........
© Sözcü
