Müfredatla değil müridatla!
Düşünen insanı, hangi eğitim sistemi doğurur?
“Düşünüyorum, öyleyse varım” demiş Dekart (Descartes).
Peki bu cümle nasıl kuruldu?
Adam aynanın karşısına geçip saçını tararken söylemedi bunu.
Ta 1600’lerin başıydı. Gözlerini kapadı, doğrudan kendi zihninin derinliklerine baktı.
Dedi ki: “Duyular aldatıcı olabilir. Dış dünya bir yanılsama olabilir. Vücudum bile bana ait olmayabilir. Şu an gördüklerim rüya olabilir. Var olduğumu nasıl bileceğim” (Matrix filmindeki gibi düşünmüş, o tarihte!)
Sonra birer birer silmeye başladı: Dünya ya yoksa, bedenim ya yoksa, geçmiş yoksa, Tanrı belirsizse... Geriye ne kalır?
Kendi varlığının tek kanıtı, hâlâ olan bitenden şüphe edebiliyor olmasıydı. O hâlde: “Şüphe ediyorsam, düşünüyorum; düşünüyorsam gerçekten ben bu evrende varım” dedi.
Bu yalnızca bir felsefe değil. Aklın ve sorgulamanın en sade formülüydü.
Bu tarz zekâ ancak müfredatla yetişir, müridatla değil.
★★★
Bir ülkenin geleceği, hangi öğretmeni daha çok atadığına bakılarak okunur.
Millî Eğitim Bakanlığı açıkladı. Öğretmen kontenjanları belli oldu.
Matematik 117, Fizik 61, Kimya 49, Biyoloji 27, Felsefe 41, Din Kültürü 1802!
Bu bir sayı değil, ideolojik bir yön tayini.
★★★
Amerika, her yıl........
© Sözcü
