menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Grev

114 8
02.10.2025

Çalışma hayatımın 1961-1980 yılları arasındaki bölümünde “Toplu Pazarlık-Toplu Sözleşme” süreçlerinde birçok kez işveren temsilcisi olarak rol aldım. Hep uzlaşmacı bir politika izledim. Çünkü her grevi “hem işçiler hem de işveren” için bir başarısızlık olarak gördüm. Bugün de aynı kanıdayım ve gazetelerde çıkan grev haberlerini üzüntüyle izliyorum. Grev, davul zurna eşliğinde halay çekerek kutlanacak bir eylem değildir. Teoride grev, bireysel pazarlık gücü düşük işçilerin, ücret tespitinde işveren karşına “kolektif” (toplu) olarak çıkmalarına imkân sağlayan sistemin yaptırım aletidir. Lokavt ise hayatta kalmak için işçilik maliyetini düşürmekten başka çaresi kalmayan işletmelerin kullanacağı son çaredir. Ama pratikte gerçek lokavt hiç uygulanmamıştır. Teknolojik veya doğal tekel gücü olan firmaların kârı içinde “tekel rantı” vardır. Bu firmalar elde ettikleri “tekel rantını” işçileriyle bölüşerek greve izin vermez. Rekabet gücü nispeten zayıf firmalar ise bunu yapamaz. Grevler de burada çıkar zaten. Toplu sözleşmeyle artan ücretleri ilk bakışta işveren kârından verecek sanılır. Günün sonunda ise ücret........

© Sözcü