Ekonomik haklar ve özgürlükler nerede?
Ülkemizde her gün o kadar çok can yakıcı, yaşam umudunu derinden yaralayan hatta ölümcül tahribata yol açan gelişmeler yaşanıyor ki, tepkiyi satırlarda dile getirmek çok güç hatta yetersiz kalıyor. Kamu hizmet alanının başta eğitim ve sağlık olmak üzere bütüncül tahribatı, derinleşen ve yaygınlaşan yoksulluk ve bir dizi olumsuzluğun yanısıra giderek artan ve yaygınlaşan şiddet ve kadın cinayetleri günlük haberler arasında yer alıyor. Özellikle güvensiz çalışma koşullarında rekor düzeye ulaşan iş cinayetleri, eskiden beri var olan ve şaşırtıcı biçimde adeta kanıksanmış olan çocuk işçiliğinin MESEM uygulamasıyla birlikte kurumsallaştırılmasıyla birlikte öğrencilerin göz göre göre iş cinayetinde kaybedilmesi fazlasıyla can acıtan gelişmeler oluyor. Siyasi haklar ve özgürlükler konusundaki gidişat ise tek başına haftalarca incelenecek bir alanı oluşturuyor. Kuşkusuz haklar ve özgürlüklerin ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel boyutları bulunduğunu dikkate almak gerekiyor. Başlığı oluşturan “ekonomik haklar ve özgürlükler” sosyal ve siyasal boyutlar eklemlendiği ölçüde hareket noktamızı oluşturuyor. Şöyle ki gündemdeki asgari ücret ve emekli aylıkları konusundaki talepler sosyal ve siyasal boyutları da kapsıyor. Demokrasiden uzaklaşmış otokratik rejimlerde konuya ilişkin talepler bir duvarla karşılaşmakta ve karşılık bulmamaktadır.
Kuşkusuz bireylerin ekonomik, sosyal, kültürel ihtiyaçlarını karşılayacak bir gelir düzeyine sahip olması gerektiği yadsınamaz. Bu bağlamda ekonomik haklar ve özgürlükler insanların en temel ve kutsal ihtiyacı yaşam hakkını çağrıştırmaktadır. Yaşam hakkı bireysel hak ve özgürlükler ile sosyal ve ekonomik hak ve özgürlüklerden oluşmaktadır. Bir başka deyişle söz konusu hak ve özgürlükler İnsan Hakları Öğretisi’nin ayrılmaz ögeleridir. Bu kategorilerden ilki soyut insan varlığının, yani insanın biyolojik, entelektüel ve ahlaki yönlerinin gelişmesi sorununa bağlıdır. İkincisi, Prof. Bahri Savcı’nın vurguladığı üzere “bireyin, .., toplum içindeki somut varlığının, türlü kategorileri içindeki, türlü durumları içindeki ilişkilerini ve eylemlerinin sosyal ve ekonomik açılardan olan zayıflıklarının giderilmesi sorunundan doğan hak ve özgürlükleri” işaret etmektedir (B.Savcı, Yaşam Hakkı ve Boyutları, Ankara Üniv., SBF yayın., 1980, s.3).
Dolayısıyla insanın toplum içinde yaşamasından kaynaklanan hak ve özgürlükler söz konusudur. İşte tam bu noktada insan veya birey ile devlet arasındaki ilişkinin önemini vurgulamak gerekiyor: “İnsanın doğası devletin doğası içinde büyük harflerle yazılmıştır. Kitabın gizli anlamı devlette birdenbire ortaya çıkar. Daha önce bulanık ve karışık gözüken, açık ve okunabilir duruma gelir” (E. Cassirer, İnsan Üstüne Bir Deneme, Remzi Kitabevi, 1980, s.67). Çünkü insanın toplum içindeki somut durumu veya konumundan kaynaklanan sosyal ve ekonomik zayıflıkların toplum tarafından giderilmesi gereklidir. Nasıl ki demokratik ve sosyal devlet bireysel hak ve özgürlüklerin korunmasını siyasal ilke olarak kabul etmişse, sosyal ve ekonomik zayıflıkları kaldırmaya veya daha gerçekçi bir yorum ile azaltmaya yönelik sosyal ve ekonomik hak ve özgürlüklerin geliştirilmesini........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein