Likör Hikâyeleri
Efendim, bu hafta yine boğazlar meselesi üzerinden keyifli, iç ısıtan dokuz yaşında bir kitapla karşınızdayız: Reyhan Yaman’ın Likör Hikâyeleri.
Likör; Latince’de sıvı madde, sıvılaştırma anlamındadır. Eş anlamlısı da içecek ya da içki, yani eski tabir ile müskirat. Dünyanın tüm milletleri, meyvelerden, yapraklarından, saplarından ve hatta köklerinden üretmişler kendi likörlerini / içkilerini. Kendi dillerinde isim koymuşlar. Ve her milletin de milli içkisi oluşmuş böylece. Siz bakmayın milli içkimiz, ayrandır diye tutturanlara.
Nerede ise hadisenin başlangıcı yerleşik tarım toplumuna kadar dayanıyor. Gelişme ve yaygınlaşması da damıtmanın keşfi ile birlikte oluyor.
Daha çok çeşitli meyvelerden yapılan likörler, ilk döneminde resmen tababetin ana elemanı. Dikkatinizi çekerim ara eleman değil! Manastırlarda birkaç keşişin tam reçetesini bildiği, şifa bir bakıma.
Bizdeki liköre dayalı gayri resmi hikâyeler oldukça eskiye dayanıyor. Bakmayın siz geçmiş özlemcilerinin tıraşlarına. Osmanlı’dan günümüze kalan ama bir yandan da gitgide unutulan geleneklerden biri likör. En çok kahveyle yakıştırılan, bayram dendiğinde ikramın önde gelenlerinden, farklı tat ve renklerde sehpaları şenlendiren likörler........
© soL
