menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Personanın yıkımı

11 20
13.10.2025

Garip, şaşılası derecede itici ama bir o kadar da komik bir dönemden geçtiğimiz hissine kapılmadan edemiyoruz hiç birimiz. Bu gibi durumlarda “bildiğimiz dünyanın sonu” ifadesini kullanmayı pek severiz; ama bence ifade içinde yaşadığımız keşmekeşi pek anlatmıyor. Öncelikle bu gerçekten bir “son” mu? Sanki kuyunun dibi yok gibi. Dahası sona ereni gerçekten biliyor muyuz? Altta yatan insani, sosyal ve ekonomik maliyeti unutsak gerçekten sirk gibi bir ortamda zannederiz kendimizi. Oysa durum vahim. Ürpertici, kıştan daha vahşi bir hazan mevsimindeyiz. Her cephede gerileyen, her kazanımı budanan, her hassasiyetiyle dalga geçilen, her erdemi ısrarla yok edilen bir insanlıkla karşı karşıyayız. Kimilerine göre iki savaş arası (1919-1939) dönemdeyiz yeniden. Eğer öyleyse arafın sonunda, saîrin babındayız (cehennemin kapısındayız).

Jung ve persona kavramı sirkleşen dünyayı anlatmak için elverişli olacaktır. Jung’a göre persona şöyle tanımlanabilir: “Bu maskeye, yani ad hoc [maksatlı] benimsenen tutuma persona diyorum, antik dönemde oyuncuların taktıkları maskenin adıydı bu. Bu maskeyle özdeşleşen insana "birey"in karşıtı anlamında "persona" diyorum”.1 Jung insanların kendilerini kabul ettirmek ya da sosyal normlara uyduklarını göstermek için takındıkları tutuma, maskeye “persona” demiş. Persona perdenin ardındakileri, bir yerde gerçek kişiliği göstermemek için takılan bir maske esasında. Persona hem karşıdakini ikna etme hem de kendini gizleme amacını da taşıyor. Böylece ikiyüzlü bir toplumda her yer persona kaynıyor aslında.

Günümüzde maskelerin, personaların hepsi, ama istisnasız hepsi, yıkılıyor birer birer. Burjuva demokrasisi kapitalist toplumsal eşitsizliğin personasıydı, şimdi bitmiştir. Birleşmiş Milletler ve kurumları emperyalizmin personası idiler, şimdi ölüdürler. IMF ve Dünya Bankası kapitalist küresel dayanışma ve danışmanın personalarıydı, şimdi kaba birer aygıttırlar. ABD başkanlığı hem ulusal hem de küresel düzeyde küresel emperyalist hiyerarşinin en tepe noktasının, aslında sürecin oldukça adil ve demokratikmiş gibi lanse edilmesine yarayan personasıydı, şimdi ukala, kaba, küfürbaz ve hoyrat bir emlakçı bu personayı yıktı. Avrupa Birliği bir üst emperyalist kuruluş olarak anayasaya, kurumlara, kurumsal demokrasiye sahip gibi görünen bir persona idi, herkes ne kadar da severdi bir vakitler. Şimdi bu persona yok olmuş durumda. Önce İngiltere kaçtı, geride kalanların tamamında (nerdeyse iki........

© soL