menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Muhalefetin biçimi ve içeriği

13 1
10.06.2025

Önce bir öngörü ve bir saptamayla başlayalım. Öngörü, dinci-despotik iktidarın bugün artık despotizminin sınırlarına geldiğini düşünmenin son derece yanlış olacağına ilişkindir. Dinci-milliyetçi iktidar koalisyonu, arkasına tekmil dış güçlerin ve özellikle emperyalizmin desteğini almıştır; içerde de Kürt hareketiyle yeni ittifak geliştirmektedir. Dolayısıyla eski/yeni müttefiklerinin gözünde kullanım vadesi dolmamış (hatta içeride zayıfladıkça daha fazla tavize yatkın çok elverişli) bir seçenektir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, bugünleri bile aratacak bir faşizan gidişatın öngörülmesi ve muhalefetin buna göre konumlanması gerekir.

Saptama ise tam da bununla ilişkili: Her ne kadar iki aydır CHP’nin sürüklediği kitlesel mitingler (gecikmiş de olsa) yeni bir muhalefet biçimi olarak doğru yönde bir değişime işaret ediyor olsa da, kendini tekrarlayan ve içeriği derinleştirilmeyen bu tür toplanmalar bir süre sonra enerji yitirmeye mahkumdur. İktidarın gittikçe azgınlaştığı bir ortamda, bu mitingler giderek daha yetersiz kalacak hatta yapılmaları önüne yeni engeller getirilmeye çalışılacaktır. CHP tüzel kişiliğine ve yönetimine “Kurultay iptali” üzerinden tehdidin sürdürülmesi bunun sadece bir veçhesidir.

Şimdi soru şudur: CHP yönetimi iktidarın niteliği ve saldırı planlaması üzerinde ne kadar netleşmiştir? İktidarın sınıfsal/ideolojik kimliği konusunda doğru bir kavrayışa herkesin erişemediği konusunda ne yazık ki kuşkular sürmektedir. CHP adına konuşanlar arasında hâlâ iktidarın yanlış yaptığını, hata yaptığını, toplumun vicdanının bunun kabul etmediğini vurgulayanlar var. Ki halen milletvekili ama CHP Genel Başkan Yardımcılığı da yapmış bir akademisyenin 31 Mayıs’ta TELE 1’de tam da bu doğrultuda konuşmuş olmasını hayretle karşılamamak mümkün değildi. “Bu nasıl bir muhalefet anlayışı, nasıl bir siyasi analiz?” sorusunu sormak zorundayız. (Özgür Özel bile artık bu noktadan eleştirmiyor!).

Sadece adalet isteyerek, bağımsız ve tarafsız yargı talebiyle sınırlı kalarak, hatta İmamoğlu’nun tutuklanmasına cepheden itirazı bırakıp onun tutuksuz yargılanmasını talep etmeye gerileyerek veya duruşmanın TRT’den canlı yayınlanması gibi içi boş istemlere sarılarak, açılmış uydurma davalara dolaylı meşruiyet kazandırılmış olunmaktadır! Erken seçim talebi de belki 2024 seçimleri hemen sonrasında anlamlı olabilirdi ama bugün yükseltilmesi gereken bu talep olamaz. Özellikle de Erdoğan’a yeniden aday olma fırsatını adeta bir ikram gibi sunarak. Yapılması gereken, muhalefet belediyelerine karşı yürütülen operasyonun başındaki Erdoğan’ın istifasını talep etmek ve bunu meydanlara toplanan on........

© soL