menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tarihin doğru tarafında durmak

27 11
12.08.2025

Ben de “Ülkemizin Uçurumdan Yuvarlanmasına İzin Vermeyeceğiz” başlıklı bildirinin imzacılarından biriyim ve süregiden tartışmaya dair görüşlerimi bu yazıda sizinle paylaşmak istiyorum.

Yazıya bildiriye gelen tepki ve eleştirileri yanıtlayarak başlamayacağım. Açıkçası, henüz cevap verilmesi zorunlu, köklü bir eleştiri geldiğini düşünmüyorum. Böyle bir eleştiri gelmiyor, çünkü bildiriye karşı çıkan ve Meclis çatısı altında kurulup faaliyete geçmiş komisyonda yer alan hiçbir unsur, meselenin özünü tartışmak istemiyor. Ne var ki, bundan kaçış yok. İmzalarımızı koyduğumuz bildirinin yarattığı siyasi atmosferle öze dair bu tartışma çoktan başlamış durumda.

Tartışma iyidir. Gelin, derinleştirelim…

***

Müsaadenizle, çok basit bir soruyla başlayalım: Ne oldu da Türkiye siyasetinin en Kürt düşmanı öznesi MHP, bulutsuz gökten boşalıveren sağanak yağmur gibi bir yeni Kürt açılımı başlatma inisiyatifi alma ihtiyacı hissetti?

Bu sorunun yanıtı tüm taraflarca tartışmaların satır aralarında onlarca defa dile getirildi. En yakın ve tartışmamızı detaylandırma açısından önemli örneklerden biri şu: DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan diyor ki:

"Dönem bize bunu emrediyor. Dönemin ruhunu okumayanlar tasfiye oluyor. Hele bizim gibi devlet dışı aktörlerin dönemi daha hassas okuması gerekiyor. Bir anekdotla tamamlamak istiyorum; Sri Lanka’da Tamiller arasında görüşmeler sürüyor. Tabii orada bir vahşet var. Tamillerden bir komutan arkadaşına diyor ki 'Bu kadar kandan sonra böyle bir müzakereye gerek var mıydı?' Müzakereci 'Berlin duvarı yıkıldı' diyor. Soruyu soran başta ne alakası var diye düşünüyor ve soruyor. Müzakereci de diyor ki 'Yıkılan bir duvar değildi, bir dönemdi.' Şimdi Orta Doğu’da da yeni bir düzen kuruluyor. Bunu okumayan, bunun karşısında sağlam ve doğru örgütlenmeyenler emin olun kaybeder."1

Hem genel anlamda yaşanan süreç hem de Kürt siyasi hareketinin bu süreçteki pozisyonu açısından çok isabetli olduğunu düşündüğüm bu sözlerde, yıkılan ve kurulmaya çalışılanın ne olduğu bizi yakından ilgilendiriyor. Orta Doğu’da (hatta emperyalist kapitalist dünya sisteminin genelinde) önemli bir kırılma yaşanıyor olduğunu ben de düşünüyorum. Ama burada altını çizmemiz gereken bir nokta var: Şu anda yaşanmakta olan kırılmanın öncesi ve sonrası arasında nitel farklılıklar olmakla beraber, sistemik bir farklılık yok. Bakırhan’ın alıntıladığı tartışmada Berlin Duvarı’nın ve nihayetinde Sovyetler Birliği’nin yıkılması, iki sistemli dünyadan tek sistemli dünyaya geçiş anlamına gelmişti. Emperyalizm ve sosyalizmin birbirinin karşısında var olduğu dünya, emperyalist rekabetin baskılanmak zorunda kaldığı, çok daha savaşsız bir dünyaydı. Bugün yaklaşmakta olduğumuz kırılma ise, başını ABD’nin çektiği klasik emperyalist ittifak matrisi ile, Çin’in bu matrisi kararsız hale getiren kapitalist yükselişi arasındaki gerilimin, emperyalist kapitalist sisteme taşıyamayacağı kadar yoğun çelişkiler bindirmesinin sonucudur. Emperyalistlerarası bir hesaplaşma günü yaklaşmaktadır, dünya çapında yaşanan 2008 finansal krizinden bu yana gerçekleşen neredeyse bütün uluslararası çatışmalar ve Arap Baharı gibi esasen dış provokasyona dayalı karışıklıklar bu hesaplaşmanın uvertürü niteliğindedir. Devlet Bahçeli’nin inisiyatifiyle başlayan yeni Kürt açılımı, bu hesaplaşmaya........

© soL