menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yönetmek kolay mı?

11 5
21.03.2025

Kimin, neyi, ne zaman, ne amaçla yönettiğine bağlı. Çok kolay da olabilir, üstesinden gelinemeyecek kadar güçleşebilir de. Yazıyı şuraya doğru yönlendirebiliriz: Hiç de seyrek görülmeyen ve yönetememe sözcüğüyle anlatılan durumun göstergeleri nelerdir? Devrimci durum öğretisinin özgün yazılışındaki deyişle, “yukarı sınıfların” yönetemez oluşlarından söz etmek hangi koşulların varlığında mümkün ve/veya gereklidir?

Önce bir uyarı: Bu sorunun boşuna olduğu ileri sürülebilir; çünkü, eski dönemlerle karşılaştırıldığında yönetemez olmak söz konusudur burada. Bir görelilik vardır. Öyleyse, yönetememe durumuna ilişkin her zaman geçerli ölçütler aramak, pek de anlamlı ve gerekli bir çaba sayılmaz.

Başka bir açıdan bakıldığında ise “yukarı sınıflar” yönetemez olduklarını, belki bir istisna ile, kabul etmekten kaçınırlar. Şu basit nedenle: Böyle bir kabulleniş, güçsüzlüğün, hatta yenilginin itirafı anlamına gelir. İstisna ise şuna bağlıdır: Eğer egemen sınıflar kendi buyrukları altındaki devlet mekanizmasında yeni, kendileri için daha imkânlı baskı ve denetim araçları geliştirmek peşindelerse yahut bunları önemli ölçüde hazırlamış ya da hazır bulmuş da hayata geçirmenin yollarını arıyorlarsa, o itirafı göze alabilirler; bu koşullarda, elimizdeki imkânlarla memleket idare edilemez hale geldi, diyebilirler. Başbakan olduğu altmışlı yılların ortalarından başlayarak “bu anayasa ile memleket idare edilmez” diyen Süleyman Demirel bu durumun simgesel örneğidir. Onu muhtıra ile devirip anayasayı nerdeyse tanınmaz ölçüde, ama onun istediği yönde değiştiren darbeciler ile yine aynı burjuva siyasetçisini bu kez düpedüz askeri darbe ile devirip anayasayı toptan ortadan kaldıran generaller, öteki örneklerdir. Peki, bugünküler? “Türk tipi başkanlık icadı” ile demokrasi dinine evrensel bir katkının ardına düşenler? Kimilerinin dediği tahmin edilebilir, çok büyük yetkilerle gül gibi yönetip giderlerken dertsiz başlarına dert mi aldılar, yoksa artık eskisi gibi yönetemez oldukları için yeni güç ve yetki desteklerine mi ihtiyaç duydular? Ya şimdi yeniden hortlatılan değişiklik istekleri?

Soruları bırakıp devam edelim.

Evet, egemen sınıflar yönetemez olduklarını itiraf edebilirler; ama kendi biçemleriyle: Düpedüz, artık yönetemez olduk, değil de, örneğin, yeni yaklaşımlar/çözümler/çareler bulunmazsa bu ülke/bu toplum/bu ayak takımı artık yönetilemez duruma geldi, diyerek… Bu tür söylemlerle…

Bununla birlikte, sonuncusunu, söyleyebileceklerini sıralarken önceki cümlede yazıverdiğimiz “ayak takımı”nı, asıl duygu ve düşüncelerine en uygunu olsa bile hiç dillendirmezler; çünkü, tasarladıkları yeni ya da daha etkili önlemlerle terbiye edecekleri ana hedef o ayak takımıdır ve onları terbiye edilmeleri gerekliliğine inandırmak bakımından bu tür aşağılayıcı söylemler, genellikle, elverişli değildir; tersine, onları pohpohlamak, kandırmak, olmayacak hülyalara daldırmak ve bunlara benzer yollar bulmak zorundadırlar. Yine de, az önce, aşağılayıcı söylemlerin elverişsizliğini belirtirken genellikle sözcüğünü ekledim. Buradan, o........

© soL