Geçen günler, eskimeyen kitaplar
Bütün bir Kasım ayını yazamadan geçirdikten sonra yeniden yazılara dönerken, şu canına okunan güzelim ülkenin saptırılmış gündemine paldır küldür dalmak olmaz olmasına da, nasıl yapmalı diye epeyce düşündüm. Nasıl yapmalı ki, hem büsbütün boş gevezelik olmasın hem de bu satırları okuyacak olanların dinlemekten bıkıp usandıkları devasa sorunların, sık sık yeniden yaygınlaştırılan gülünç üslupla söylersek, “en nihayet” çözüm yoluna girdiğini ya da kendileri tarafından çözüleceğini ileri süren patron partilerininkilere benzer iddialar taşımasın. O arada pek de asık suratlı olmasın; yazının asık suratlısı güleryüzlüsü nasıl oluyorsa artık…
Ölçütleri böyle koyunca arkasını getirmek biraz güçleşiyor. Yine de, “hulûs-i kalb” ile, eskiler böyle derdi, biz değil bizden de eskiler, temiz kalple, içtenlikle anlamındaydı, öyle başladığım için olmalı, bir çıkış buldum. Ama çıkışın tümden ilgisiz bir yerden olması da uygun düşmezdi. İşte böyle, boşa koysam dolmuyor, doluya koysam almıyor, uğraşıp dururken, bizim Serdal Bahçe imdada yetişti. Daha önce de birkaç kez olmuştu. Öğrencileriyle karşılaşsam bir yerde, soracağım, size de böyle yardımsever midir diye…
Zorunlu ve uzunca bir aradan sonra yazılara başlarken biraz eski günlere dönmeyi düşünmemiş değildim zaten. Ama bunu tam bir emekliler kahvesi muhabbetine dönüştürmeden yapmak iyi olurdu. Bakalım öyle olacak mı?
Serdal bu pazartesi günkü yazısında, önceki hafta başladığı “Lenin-Kautsky” konusunu sürdürürken “Rusya’da Kapitalizmin Gelişmesi” çalışmasına değiniyordu. İşte, dedim, dönülecek eski günler arıyordun, buldun. Hatta eski değil, bayağı eski günler…
Önce kitabın yazıldığı zamanlar, sonra o zamanlarla bugünler arasında aşağı yukarı ortalara denk gelen yıllardan kişisel bir anı.
Lenin bu çalışmasını 1896 ile 1899 arasında yapmış. Büyük bölümü Sibirya’daki sürgün günlerine rastlıyor. Tarihlere dikkat ettiğimizde daha 20’li yaşlarının sonlarında olduğunu anlıyoruz. O yaşlardaki bir insanın böylesine mükemmel bir çalışma yapmış olmasına inanmak kolay görünmüyor. Daha çok müzik alanındaki ayrıksı yaratıcılar için kullanılan “dâhi” yakıştırmasına benzeterek “devrim dâhisi” denebilir belki. Bir de, okurların bağışlamasını dileyerek, bizim atalarımızın bazı sözleri akla geliyor diyeceğim ama, onları sansürsüz kullanmak hoş kaçmayabilir.
Serdal hocamız pazartesi günkü yazısında “Kitap öncelikle Lenin’in devrimci bir politikacı olmanın yanında, büyük, hem de çok büyük bir bilim insanı olduğunu da kanıtlamaktadır. Hatta bu satırların yazarı eserin tüm Lenin külliyatı içinde en tepelerde parlayan bir yıldız olduğuna inanmaktadır” diyor. Bana sorulursa, yazarın bu inancında çok haklı olduğunu söylerim.
Bir de şunu eklemiş ki, onu da aktarmadan geçemeyeceğim: “Lenin eseri Şuşenskoye köyünde sürgündeyken yazdı, kız kardeşi A. I. Ulyanova-Elizarova kütüphanelerden sürekli kaynak taşıdı ona. Fotokopi cihazı yoktu, zavallı kız kardeş........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein