menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Biten ve bitmeyen öyküler

7 0
04.04.2025

Eskiden hikâye derdik. Şimdi de diyoruz gerçi. Ama öykü de diyoruz. İkisini birlikte kullanıyoruz. İkisi arasında fark olduğunu söyleyenler çıkmıyor değil. İşin o yanına girmeyelim. Girsek de yeterince tartışamayız, hem benim konuya uzak oluşumdan hem de bunun salt bir edebiyat yazısı olmayışından. Yalnız, bir noktaya daha değinebiliriz sanırım. Öykü sözcüğü o kadar yerleşti ki, artık çocuklarımıza isim olarak bile koyuyoruz. Ben sadece kızlarımıza bu adın verilişine rastladım bugüne kadar. Erkek çocuklarımıza da “Öykü, oğlum!” diye sesleneceğimiz günler gelir belki. Neden olmasın?

Bir edebiyat ürününü konu edinse de eleştiri yazısı tanımına uygun olmayacak şimdi yazacaklarım. Onun yerine yeni bir öykü kitabı ile yazarının bazı özelliklerine değinirken alabildiğine serbest bırakılmış çağrışımların ardına takılacağım. Bu seçimin riski neyse onu da göze alarak…

Belli bir niteliğin üstündeki başvuru kitaplarında bir edebi tür olarak öykü ya da hikâyenin derli toplu özelliklerine ulaşmak mümkün. Daha çok romanla karşılaştırmalı olarak sunulan açıklamalardan, o karşılaştırmaya girmeden kısa bir derleme yapmak, kitaptaki öykülerin aşağı yukarı ortak yanlarına işaret etmek anlamına da gelecek.

En başta, öykünün, olayların nedenini arayıp elbette edebiyat ölçüleri içinde irdelemekten çok bir izlenimin etkisine yöneldiği söylenebilir. Bunu yaparken insan ve toplum yaşantılarının önemli, etkili, anlamlı anlarına bakmaya çalıştığı görülür. Denebilirse, öykü yazarı etkilendiği bir olayı ya da kişiyi belli bir vuruculukla anlatırken, genellikle, sözünü sınırlama, kısa bir anlatımın gücünden ya da çarpıcılığından yararlanma eğilimindedir. Bir öykü, hemen her zaman, tekil denebilecek bir özellik taşır; yaşayanın ya da anlatanın bilincinde oluşan bir izlenim olarak güç ve etkililik kazanır. Bu açıdan düşünüldüğünde, öykü yazarı, hayatın içindeki olaylara özenilmiş bir dikkatle bakan, bu dikkatle de önemli ya da en önemli olayları gören kişidir. Dolayısıyla, öykü genellikle belli bir öznellik taşır, belki de, öyle bir öznelliğin içine sıkışmış denebilecek bir izlenim bırakır. En sonunda, öykünün insan hayatından seçilmiş anların parça parça anlatımı olduğu söylenirse, önemli bir yanlışlık yapılmış sayılmaz.

Bu giriş notlarından sonra söz edeceğimiz öykü kitabına gelelim. Kitabın adı Hikâyesi Bir Türlü Bitmeyen Yazarın Istırapları1. Bu 18 öyküden oluşan kitaptaki öykülerden birinin başlığı aynı zamanda. Öykülerin yazarı Bülent Cengiz bir hekim ve hoca. Böyle deyince, siz gelin de o çok bilinen ya da benim öyle sandığım sözü hatırlamayın, “Tıbbiye’den her şey çıkar, hekimden gayri!” Nereden kaynaklandığını bilmem, ama bundan daha büyük bir haksızlık olur mu diye sormadan edemiyorum. İlk gençliğimde mi demeli,........

© soL