Zor günler
Akepe iktidarı zor günler yaşıyor. Buradan çıkabilir mi? Çıkabilir. Akepe iktidarı ülke içinde giderek daralan bir azınlığın desteğine sahipken dışarıda durum öyle değil. Trump yönetiminin ABD “sen benim sırtımı kaşı ben de seninkini” politikasını uygulamak konusunda hiçbir kısıtı yok.
İki yönetim arasında bir süredir devam eden zemin yoklamaların somut bir sonuca doğru ilerlediğini bu hafta öğrendik. Frenkçe söylersek CAATSA yaptırımlarının hafifletilmesi, Türkçe konuşursak Türkiye’nin yeniden F-35 programına geri alınması ve “rektifiye” F-16 uçakları satışının gerçekleşmesi. Bunlar bedava değil elbette. Silahlara ödenecek bedeli çok aşacak siyasi ve diplomatik bedeller karşımızda duruyor.
ABD tarafının açıklamalarına bakılırsa Akepe’nin karşısına konan ilk somut talep S-400 bataryalarına dair. “Neslin deden, ceddin baban” nidalarıyla alınan ve halka Akepe’nin kurgusal anti-emperyalizminin nişanesi olarak pazarlanan hava savunma sistemi buharlaştırılacak. Bunda bir yenilik yok. ABD öteden beri bu “kötü örnek” ortadan kalksın, kendi av sahasında avlanmaya kalkışacak yabancı avcılara da ibret olsun istiyor. Trump ile Erdoğan arasında yapılan telefon görüşmesine dair haberlerde beni şaşırtan S-400 bataryalarının Türkiye’deki bir ABD üssüne teslim edilmesi olasılığına dair kısım oldu. Üstelik bu unsuru iktidarın operasyon hesaplarında da gördüğüm için güçlü bir olasılıktan söz ediyor olabiliriz.
Burayı biraz açalım. ABD’nin hem siyasi hem ticari gerekçelerle istemediği bir silah alımı yaptınız. Aldığınız silahın teknik özellikleri, yararı filan ayrı bir hikâye. Yalnız şu kadarını biliyorum. 2 bataryalı bir hava savunma sisteminin 780 bin km2’lik bir ülkeyi koruması mümkün değil. Bırakın ülkenin tamamını, hava üslerinizin ve stratejik varlıklarınızı koruması da imkânsız. Ama oldu bir kere. Alım yapıldı. Sebeplenenler sebeplendi. Güzel. Bunun kullanılamayacağı zaten belliydi. Bu kez de siyasi pazarlık konusu olarak kullandınız. O da makul sayılabilir asimetrik ilişkilerde. Sonuçta pazarlığı yaptığınız güç sizi iktidara taşımış. Siz besleyen eli ısıracak değilsiniz her halde. Bu silah sistemini aldığınız ülkeye iade edebilirsiniz. Kabul etmezse de kendi deponuza kaldırabilir ya da Rusya’yı da ikna ederseniz silah piyasası bakımından daha liberal görünen bir “dost” ülkeye gönderebilirsiniz. Fakat Rusya’dan aldığınız bir silahı ABD’ye teslim etmek nedir? Hadi çok çaresizdiniz, koltuk altınızdan kayıyordu ona da razı oldunuz diyelim. O silahı kendi topraklarınızı işgal etmiş bulunan bir ABD üssüne teslim etmek ne anlam taşır? Bu, aksini iddia etmenize, dünya liderliği iddianıza, muhayyel imparatorluk ve fetih palavralarınıza karşın kendi topraklarınızda egemen olmadığınız üsler bulunduğunun ve hiyerarşik konumunuzun düşüklüğünün itirafıdır.
Biz böyle........
© soL
