Zayıf halka
Kemal Okuyan’ın “Devrim” adlı kitabını okurken Türkiye solunda bir dönem Türkiye emperyalizmin zayıf halkası mıdır diye tartışıldığını öğrendim. O meselenin özünü tartışmak benim seviyemi aşar ama özetlemek gerekirse kapitalizmin gelişmişlik düzeyi ile devrim ihtimali arasında nasıl bir ilişki olabileceğine dair bir bahis. Siz iyisi mi “Devrim”i okuyun zira bu meseleye başlı başına bir bölüm ayrılmış. Bu başlık aklıma sırf oradan düşmedi elbette. Bir tür denk geliş yaşandı. Anlatalım.
Son dönemde, özellikle Anglosakson basınında Fransa’nın mali ve siyasi durumuna dair haber ve yorumlarda buna benzer ifadeler kullanılıyor. Emperyalizm demiyorlar elbette ama bir süredir Fransa’dan Batı ekonomilerinin zayıf halkası diye söz ediyorlar.
Fransa’ya Anglosakson gözlüğünden bakmak durumunda olanlar da örneğin The Economist’e bakıp Paris’e her an bir IMF heyetinin gelebileceğini düşünüyorlar. Benzer bir yaklaşım dörtte üçünden fazlası sermaye tarafından kontrol edilen Fransız basınında da yok değil. Hangi haber kanalını açsanız bir “yandık, bittik, tasarruf, kemer sıkma şart” edebiyatıdır gidiyor.
Peki mesele ne? Fransa çoğumuzun haklı sebeplerle günübirlik takip ettiği bir ülke olmadığı için biraz arka plan bilgisine ihtiyaç duyabiliriz.
Cumhurbaşkanı Macron ikinci döneminde fiyaskodan fiyaskoya koşuyor. Neyi tutsa elinde kalıyor ve kamuoyu desteği son derece düşük. Olağan koşullarda yeni Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tarihi Mayıs 2027. Fransız anayasasına göre Macron’un üçüncü kez seçilme hakkı da yok, bunu mümkün kılacak yarı-yasal, yarı hile-i şeriye bir kılıf da. Dolayısıyla Macron’un, halen ülkenin en iyimser tahminle üçüncü büyük siyasi gücünü oluşturan partimsi yapısının (Rönesans) kendi adayını bir kez daha seçtirmesi kolay olmayacak.
Macron ve büyük sermaye destekli hareketinin en büyük şansı rakipleri. Ülkenin birinci partisi tartışmasız aşırı sağcı RN. Türkçe’ye Ulusal Birlik diye çevirenler çoğunlukta ama ben Milli Toplaşma (MT) demeyi tercih ediyorum. MT nereden baksanız yüzde 30 ve üzeri bir oy oranına sahip gözüküyor ama aynı zamanda seçmenin iktidarda görmeyi en yüksek oranda reddettiği parti. Nazi işbirlikçisi ve soykırım suç ortağı Vichy rejiminin mirasçısı olmasının bunda büyük payı olsa gerek. Zira ülkede aşırı sağ tezler, sermaye kontrolündeki medya tarafından her geçen gün daha da olağanlaştırılırken, daha doğru bir deyimle klasik sağ ve merkez, aşırı sağcı slogan ve uygulamaları çoktan benimsemişken MT’ye duyulan tepkinin sürmesinin salt aşırı sağcı veya yabancı/göçmen düşmanı olmasıyla açıklanamayacağı kanısındayım. MT’nin asıl handikapı tarihsel mirası.
Macron’un ikinci rakibi solda. Yoksa rakipleri mi desek? Boyun Eğmeyen Fransa hareketi, Yeşiller, Fransa Sosyalist Partisi ve Fransa Komünist Partisi'nden oluşan bir yapı. Gelin görün ki, 2024 yılındaki........
© soL
