menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bugün asker, akşam Kıbrıs, yarın üyelik

24 5
17.03.2025

Düzenin yalan söylemesi, yalan söylemek için çeşitli araçlar kullanması yeni bir olgu değil. Çığırtkan çıkartmaktan bugünlere kadar gelmişiz. İletişim organlarının rolü ilerleyen teknolojiyle birlikte büyümüş. Radyo, Televizyon ve nihayet internet. Yalanı yaymak işin sadece bir bölümü. O tarafı hallettikten sonra bir de üretme kısmına eğilmek gerekiyor. Yeterince yalan üretemezsen neyi yayacaksın? Düzen bunun için de yaratıcı çözümler geliştirmeye çalışıyor hiç durmadan. Bakanlıklar, başkanlıklar, müsteşarlıklar kuruyor. Bunun en bilinen örneği Hitler düzeninin Goebbels’i. Emrindeki binlerce kişi yalan üretiyor, o da radyodan bunları yayıyor.

Goebbels tipi yalan üretim ve yayma mekanizmalarının tıkandıkları nokta ise bir süredir insanların “resmi” yalanlara göreli bir bağışıklık kazanmış olmaları. Bu yüzden yeni yalan üretim mekanizmalarına ihtiyaç duyuluyor. Özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra bu üretim sürecine akademyayı da dahil eden, böylelikle yalanın inandırıcılığını artıran bir formül bulunuyor. Bu formülün adı yerine göre değişiyor. Kimisine Araştırma Enstitüsü, kimisine Vakıf deniyor. Ancak son dönemlerde bunlara verilen bir başka isim var: Düşünce Kuruluşu. İngilizcesi Think Tank. Bire bir çevirirsek düşünce deposu veya varili gibi bir şey oluyor.

Bir ülkenin devlet başkanlığı, başbakanlığı ya da dışişleri bakanlığının yaydığı bilgilerin inandırıcı bulunmadığı durumlarda işte bu kuruluşlar devreye alınıyor. Kim söylemiş? Düşünce Kuruluşu! O zaman tamam. Başında “koskoca’ profesörlerin bulunduğu, bünyesinde akademik ünvanlı araştırmacıların ter döktüğü bu kuruluşlar yalan söyleyecek değiller ya diye düşünmemiz isteniyor. Kaynağın yeteneğine bağlı olarak bu tuzağa düşüyoruz ya da düşmüyoruz.

Batı’da bu kuruluşların sayısı çok fazla. Faaliyet alanları çok geniş. Kimileri belirli bölge veya sorunlar üzerinde uzmanlaşıyor, kimileri ise her konuda “düşünce” üretiyor. Türkiye bu konuda Batı’ya oranla bir hayli geriden geliyordu ama son dönemde bu farkın kapandığını görüyoruz. Vakıf, Enstitü vs adları altında faaliyet gösteren düşünce kuruluşu sayısı hızla artıyor. Bazıları Batı’daki genel merkezlerine bağlı, bazıları ise doğrudan ülkenin resmî kurumlarının emir komutası altında çalışıyor. Gerçeği eğip bükme konusunda arada büyük fark bulunmuyor zira her iki grup da sermaye çıkarlarına hizmetle yükümlü.

Ukrayna cephesindeki gelişmeleri sıklıkla ele aldık bu köşede. Trump’un iktidara gelişiyle birlikte çarşı karıştı. ABD Başkanı’nın seçim vaatlerinden biri olan Rusya’yla savaşı sona erdirme hedefine ulaşmak için başlattığı girişimler devam ediyor. Riyad’da gerçekleşen ABD-Rusya toplantısından sonra geçen hafta da Ukrayna heyetiyle bir görüşme yapıldı aynı mekânda. Buradan bir ateşkes çağrısı çıktı. Rusya’nın bu çağrıya vereceği yanıtın belirleyici olacağı söylendi.

Anlayabildiğimiz kadarıyla Rusya savaşın durmasından ziyade sona........

© soL