Bir yaz gecesi rüyası
Varlığı hâlâ tartışılıyor. Yaşamış mı, yaşamamış mı? Tartışılmayan isminin altında sıralanan onlarca yapıt. Başlığı gören edebiyat tutkunları çoktan anlamıştır gerçi ama W. Shakespeare’den söz ediyorum. Bir Yaz Gecesi Rüyası da o külliyatın bir parçası. Eski Yunan’da geçen aşk ve izdivaç üzerine gülünçlü bir oyun.
Bu hafta ele alacağımız konuyla doğrudan bir ilgisi yok o oyunun. Sadece Hakan Fidan’ın Akepeli vekillerle yaptığı bir toplantıda “ABD’nin PKK/YPG konusundaki ikircikli tutumuna karşı 2025 yazında kapsamlı bir diplomatik kampanya başlatıyoruz” dediğini okuyunca aklıma gelen o oyunun başlığı oldu: Bir yaz gecesi rüyası...
Suriye’nin “fethi”nin pek de Emin Oktay tarihinde okuduğumuz tarzda fetihlere benzemediği giderek açıklık kazanıyor. Kimin neyi fethettiği pek bulanık. Önce meselenin Türkiye halkı bakımından en önemli görülen kısmından başlayalım.
Akepe’nin Suriye anlatısının üç büyük vaadinden birincisi “Suriyeliler’in geri dönüşü”ydü bildiğiniz gibi. Esat yönetiminin devrilmesinin ardından yandaş, candaş ne kadar TV kanalı varsa tam teçhizat Suriye sınır kapılarına hücum edip, gidenleri saymaya soyunduklarını ibretle ve utanarak izlemiştik. İlk günler ve haftalarda şehvetle telaffuz edilen gidiş sayıları zaman içinde belleğin sislerinde kayboldu. Giderek seyrekleşen resmî açıklamalardan da anlaşıldı ki, bu hızla ülkedeki Suriyeli göçmenlerin tamamının olmasa dahi büyük bölümünün dönmesi en iyimser tahminle 30 yıl kadar sürecekti. Bu acımasız aritmetik gerçeklik somutlaşınca o vaat de buharlaştı ve ağza alınmaz oldu. Kaldı ki, emeği sömürerek zenginleşme konusunda her gün yeni rekorlara imza atan Türkiye sermayesinin ve onun iktidarının ellerindeki ucuz işgücü kaynağından, bir de o kitleyi demografik tasarım maksatlarıyla kullanma niyetinden kısa sürede vazgeçme niyeti yoktu.
İkinci vaat, adı konulmamış bir IMF programıyla Cumhuriyet tarihinde görülmemiş ölçüde yoksullaştırılan halka verilen Suriye’deki zengin(!) ekonomik ve ticari imkanların kullanılmasıyla rahatlayacakları sözüydü. Suriye yeniden imar edilecek, paralar Körfez’den gelecek, Türkiye’nin “müteşebbisleri” de buradan kazandıklarını memlekete taşıyacak, vatandaş da nefes alacaktı. Bu vaadin küresel güç dengeleriyle, daha açık bir deyişle hayatın gerçekleriyle hiçbir bağının bulunmadığı belliydi ama şanslarını denediler. Suriye’deki yönetimi yıkmakla kalmayıp ülkeyi de fiilen çökertmiş bulunan ABD başkanlığındaki geniş........
© soL
