İngiliz aktivist Ali Kemal ve torunları…
Eylemciyi eylemin içeriğinden, amaçlarından, taşıdığı hassasiyetten koparan, sahip olunan ideolojiyi ve programı aynı anda yadsıyan bir 21. yüzyıl tanımı “aktivist”. Belki önceki yüzyılda da kullanıldığı oldu ama bugün kendinde barındırdığı anlama ancak bizim çağımızda ulaştı. Kelime tam manasıyla ruhunu 21. yüzyılda buldu.
Her şeye rağmen, aktivistin dilimizde karşılığı “eylem”’den “eylemci” olunca, ne İslamcı kesimlerin sahiplenmesi ne de ana akım medyanın gönül rahatlığıyla korkmadan kullanması kolay oldu. Önce ürktüler, bir denemeleri, görmeleri gerekirdi.
Denediler ve gördüler.
Sonunda kelimenin yukarıda ifade edilen anlamına bile rahmet okutacak şekilde bıktırasıya, hepsi bir günde “aktivist” oluverdiler. Türkiye’deki sefil medya düzeninin önde gelen kalemleri ve iki yüzlü iktidarın bitmeyen mağduriyet hikayeleriyle sınırsız prim yapan azılı sosyal medya trolleri için gün işte bugünmüş…
Koştura koştura kendilerini Filistin aktivizmine bıraktılar.
***
İngiltere’nin sabık başbakanı Boris Johnson’ın büyük büyükbabası, Damat Ferit hükümetinin üç aylık Dahiliye Nazırı gazeteci Ali Kemal’i bilmeyen yoktur. Zamanında Ali Kemal’in hayatı ibretlik bir sonla noktalansa da geçen bir asırda torununun İngiliz hükümetinin başı konumuna gelmesi tarihin bir cilvesi olmanın ötesinde, sonuna kadar hak edilmiş bir sıfatın da bir nevi sağlaması olmuştu. İngiliz Muhipleri Cemiyeti kurucusu Ali Kemal’in adı daha o zaman çoktan “İngiliz Kemal”e çıkmıştı…
Ali Kemal, İzmir’in işgali sonrası geldiği İçişleri Bakanlığı görevinde Milli Mücadele’nin azılı bir düşmanı, manda ve himaye fikrinin yılmaz bir savunucusu olarak hareket etti. Peyam-ı Sabah gazetesinde ardı ardına yayınladığı makalelerinde de, İçişleri Bakanı sıfatıyla altına imza attığı yönerge ve talimatnamelerde de Milli Mücadele’yi mahkum ediyor, onunla mücadeleye girişiyordu. Emperyalist işgale karşı kurulan Müdafaa-ı Hukuk cemiyetlerinden, “halkı haraca kesmekten başka iş görmeyen, emirsiz, saygısız ve kanunsuz heyetler” şeklinde bahsediyordu. O’na göre işgallerden ne derece üzülürse üzülsün, hükümet o sıralarda savaşa tutuşamaz, varlığını ancak siyaset yoluyla savunabilirdi. Bunun için de Kuvâ-yi Milliye “öğütle olmazsa zorla” yola getirilmeliydi…
Bugünden bakınca tuhaf gelebilir ama bilin ki Ali Kemal ve O’nun gibi daha niceleri saf kötü oldukları için değil, düşünüş biçimleri onları ancak ve........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul