menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sol-Kemalistler

23 4
14.06.2025

Siyasette her kavram ve terim bir niyeti, yönelimi de ima eder. Sol-Kemalist sözcüğü, devrimci ve komünist harekette kullanıldığında, besbelli, kast edilen kesimle bir yakınlaşma beyanını içerir. Burada, Kemalizmin Türkiye’de bir devrim sürecini doruğa taşıyan tarihsel hareket olduğunun saptanmasının ve elbette olumlanmasının ötesinde bir pratik tutum olmalıdır.

Elbette komünist ve devrimciler, pratik tutumla doğrudan bağlantısı kurulmamış bir nesnel “hak teslimi” ile de yetinebilirler. Tarihsel bir pozisyondur bu; devrimi daha ileriye, sosyalizme taşıma iradesini temsil eden sol, devrimci geleneği “tanımakta”, ona sahip çıkmaktadır. Ama mesele sadece bu olsa Kemalizmi kendi içinde tasnif etmeye gerek duyulmayacaktır.

İş, tarihsel pozisyonu geçip pratik tutuma gelince devreye bir dizi, son derece karmaşık etken girer. Atatürk’ün liderliği altındaki yıllarda, Kemalizmin kendi dışındaki solla kurduğu ilişkinin niteliği bunlardan biridir. Örneğin 1925’de esasen gericiliğe karşı Takrir-i Sükûn ilan edildiğinde TKP de yeraltına geçmek zorunda kalmıştır. Hatta iktidarın uyguladığı basıncın ağırlığını kaldıramayan Parti 1927’de çatlayacak, “komünist partinin gereksiz olduğunu” savunan bir grup aydın Kemalizme iltihak edecekti… Bu koşullarda, Milli Mücadeleye, Cumhuriyet Devrimine sahip çıkmakta tereddüt etmeyen komünistlerin, güncel siyasette Kemalizme yakın durmalarını beklemek ne mümkündü, ne de öyle bir eğilim devrimi daha ileriye, sosyalizme taşıma iradesini üretebilirdi.

Şöyle de diyebiliriz: Kemalist Devrim 1930’larda sürüyordu. Ancak komünistlerin varoluşlarını, sürmekte olan bu devrimin içinde eritmeleri, onları devrimci olmaktan çıkarırdı!

Bunun zor bir denklem olduğu açıktır. Teorik olarak üç aşağı beş yukarı sağlıklı bir çerçeve kurulmuşsa da, buradan devrimci bir politik strateji türetilemedi. Verili iktidarın........

© soL