menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Demokrasi mücadelesinde emeğin konumu

17 9
27.03.2025

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve daha sonra tutuklanması üzerine başlayan eylemlere gençlerin ağırlıklı olarak katıldığı dikkati çekiyordu.

CHP’nin İmamoğlu’nun gözaltına alındığı 19 Mart 2025 tarihinden itibaren 25 Mart’a kadar yedi gün süreyle Saraçhane Meydanı’nda düzenlediği mitinglere katılım, giderek artıyor, meydanın civarındaki yerlerin de eklenmesiyle bir milyona yakın kişinin alanda olduğu gözlemleniyordu.

Emeğin katılımı açısından gerek Saraçhane Meydanı’nı, gerekse ülkenin diğer alanlarındaki durumu değerlendirdiğimizde işçilerin, emekçilerin daha çok bireysel anlamda katılım sağladığı göze çarpıyordu.

Kuşkusuz DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) ve bağlı sendikalar, yöneticileri ve pankartlarıyla meydanlardaydı. Nitekim CHP lideri Özgür Özel, Saraçhane’deki mitingde DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun her akşam alana geldiğini bizzat kürsüden ifade etmişti.

KESK (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu ve bağlı sendikalar ile Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun yöneticileri, bayrak ve flamaları da alanlardaydı. Ancak kitlesel anlamda emek örgütlerini kapsayan sendikal hareketin bu eylemlere güçlü bir katılım sağladığını ifade etmek zordur.

Keza Türkiye’de en fazla üyeye sahip işçi konfederasyonu Türk-İş yöneticilerinin alanlarda görülmediği ve en azından seçme ve seçilme özgürlüğünün gaspı anlamına gelen İBB Başkanı İmamoğlu’nun tutuklanması ile ilgili en küçük bir açıklama yapmadığı da dikkati çekmişti.

Türk-İş’in bu tavrında, 600 bin işçiyi ilgilendiren kamu sözleşmeleri nedeniyle AKP iktidarıyla doğrudan bir sürtüşmeye girmek istemediği tahmin edilebilir. Zaten Türk-İş üst yönetimi de bu 23 yıllık dönemde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarıyla herhangi bir ters duruma düşmemiştir.

Oysa Türk-İş’in geçmiş dönemlerde başta Özal’lı ANAP ve DYP’li Çiller hükümeti olmak üzere siyasal iktidarlarla doğrudan çatışma içinde olduğunu tarihsel örnekleri hatırlatarak aktarmaya çalışacağız.

DİSK Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Özkan Atar, işçi sınıfının hem ekonomik ve sosyal hakları için sınıf mücadelesi vermesi gerektiğini, hem de bu mücadelenin ayrılmaz parçası olan demokrasi mücadelesinde aktif bir konumda olması gerektiğini vurguladı.

Aynı zamanda DİSK Genel Başkan Yardımcısı olan Özkan Atar, “Saraçhane dahil Türkiye’nin birçok yerinde yapılan etkinliklere, mitinglere işçi arkadaşlarımız bireysel anlamda bir katılım sağladı. DİSK olarak da ilk günden itibaren Saraçhane’ye örgütsel düzeyde katıldık” diye görüş belirtti.

Özkan Atar, bu eylemlere Türk-İş’in katılmayışı konusunda da şunları söyledi:

“Türk-İş yönetimi tarafından İmamoğlu olayının esasını oluşturan seçme ve seçilme hakkına yönelik baskıya karşı en küçük bir açıklama yapılmadı. Türk-İş, halkın haksızlığa karşı gösterdiği bu büyük direnişi destekleyen bir söz söylemedi, toplumsal haklara yönelik saldırılara karşı en ufak bir görüş belirtmedi. Bunu büyük bir eksiklik olarak görüyorum”.

Özkan Atar, “Tek adamın yönettiği totaliter baskıcı bir rejime karşı demokrasiyi savunmak ayni zamanda işçi haklarını da savunmak demektir. Aslında şu aşamada kamuda 600 bin kişiyi ilgilendiren kamu sözleşmeleri süreci var. Orada da AKP iktidarı, çok düşük oranda bir zam yapmaya kalkarsa Türk-İş başta olmak üzere işçilerin tepki göstermesi gerekir” diye konuştu.

Birleşik Metal-İş Başkanı Atar, işçi tabanının sendika yönetimlerini ekonomik ve sosyal haklarla birlikte demokrasi........

© soL