İmralı’nın buzlu yolu
Nasreddin Hoca’ya yamanmış, şu leyleği kesip biçme meseli, fıkraysa “hiç komik değil”dir ve kesinlikle anlatılmamalı, çocuklar duymamalıdır. Yok, bir hicivse, farklılıklara tahammülsüz, tektipçi ve aklı kıt bir topluma ayna tutarak kendine yabancılaştırmaysa, bunu uydurmayı gerekli kılan bir yaygın zihniyetin ders çıkarması olanaksızdır. Ne demişti Hoca, finalde? “İşte şimdi kuşa benzedin!”
Geçenlerde ANF’de yer alan, ve soL’da haberleştirilen, “Rojava sosyalizmin son durağı, demokratik sosyalizmin ilk adımıdır” başlıklı metin, yok yere bana bu fıkrayı anımsattı. Öcalan, marksizm, leninizm “ve hatta maoizm” üzerinde “düzeltme”ler yapıyor, sosyalizmin teori ve pratiğini eleştiriyor, asıl olması gerekeni yeniden tarif ediyordu… Makaleyi ya da haber metnini hiç aktarmayayım, okumuşsunuzdur da okuyabilirsiniz de. Nasreddin Hoca’yla aynı finaldir bu “katkı”nın savsözü: İşte şimdi… neye benzedin?
Şimdilerde rastlamıyorum pek, bizim zamanımızda yaygın kulanılan “beş usta” deseni vardı. Sosyalizmin teori ve pratiğinin önde gelen isimleri, profilden yan yana sıralanırdı. Mao, Sovyet-Çin ayrışmasındaki konuma göre yer alırdı ya da silinir, desen “dört usta”ya inerdi. “Özgürlükçü”ler, Stalin’i dışlar, tartışılmaz “üç usta”da karar kılardı. Sonra “iki”….
Bütün dünyada kullanılan bu desene, ANF’deki gibi bir “katkı”, Kürt literatürü ve Öcalan “eser”leri yayınlayan bir yayınevi adıyla geldiğinde, kimse şaka mı gerçek mi anlayamamıştı. MELSA. Marx, Engels, Lenin, Stalin… Mao’nun M’si yoktu kısaltmada tamam, da, sondaki A neydi? Bunun yanıtına gülüşülürdü ve “Türk solu”na ait bir şaka kabul edilirdi. Hatta desen de üretildi buna. Son sıra, hep en yakın çağa, öncekileri aşmışa aitti… Anlaşılan şaka değilmiş!
Sosyal demokrasinin alıp başını gitmesinden bu yana, sınıflarüstü bir sistem düşleyip, adına da “sosyalizm” demek o kadar orijinal olmasa da, bu özlü Öcalan derlemesi, açıkçalığı, yine zamanın moda deyimiyle, “billurlaşmış”lığıyla ilgi uyandırdı. Hatta, “sınırsız, sınıfsız toplumun demokrasisi” kastediliyor diyenler görüldü, Pentagon gibi…
Fonda, nihâvend… içimdeki sazlar başka, söz başka…
Kusura bakmayın, ama bu, “reel ve bilimsel sosyalizm”in (bu ifadeden sonrasını, aklı başında kimse okumuş mudur, bilmem) sisteme entegre olmuşluklarına reddiye kılıklı zırvalara girmenin, teorik planda zerrece ciddiye almanın anlamı yok. Onu müritler köpürtsün. Siyasal planda bakabilirdik, yıllardır süregelen “süreç”teki aktörlerin açık konumlanışları bunu da gereksiz kılmasa.
Gene de bir mesnedi olmalı bu “kuşa çevirme”nin.
Öyle ya, neden bu “yakın zamanda okunmuş ‘Ütopya’daki cenneti” Rojava’da vücut buldurup, bunu da “demokratik sosyalizm” diye adlandırma gayreti? Neden olgunun adını koymaktan kaçış? “Düzeltilemeyen, geliştirilemeyen” sosyalizm ve onun “hizaya girmeyen” temsilcileri yüzünden tabii. Oltadaki ‘b’alıklar eliyle, her toplumsal dinamiğin mutlaka gelip yüzleşeceği sol meşruiyet alanı açılsın, dalgakıran olmayı sürdürsün diye. Rojava modelleşebilsin, bölgede olacaklara sorgusuz yol........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein