menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Devrim hakkı

9 9
10.11.2025

1776 Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’ne de girmiş bir haktan bahsediyoruz.

Nerede zorba bir sultan, halkına ve başka halklara eziyet çektiren bir kral varsa orada yeniden filizlenen bir düşünceydi “devirme hakkı”. Antik Roma’da ve Orta Çağ düşüncesinde dahi görmeniz mümkündü.

Tabii, devrimden kastedilenin ne olduğu çok tartışıldı. Öyle ki “devrim” ile “devirmek” tam olarak aynı anlamda kullanılmıyordu. Örneğin, iki önemli düşünür, John Locke ile Rousseau, farklı şeyler anlıyordu düzen-devrim ikilisinden.

1789 Fransız Devrimi gerçekten de adı gibi büyük bir kırılma anlamına geldi. Devrim yarıştırmak gibi bir derdimiz yok ama devirme hakkını “restore etme” içeriğinden kurtaran ve yeni bir düzenin kuruluşuyla birleştiren en önemli adımdır Fransız Devrimi.

Devrim düşünsel bir icat değildir ama Rousseau bu konuda da devrimin fikir babası gibidir, “çağının ötesinde” olduğu kesindir. Rousseau, eğer bir hükümet halkın gücünü gasp ediyorsa toplumsal sözleşmenin bozulacağını söylemekle yetinmez: Yurttaşlar nasıl “hak ve hukuk”a itaat etmekle yükümlülerse, aynı zamanda isyan etmekle de yükümlüdürler.

Devirme hakkını devrim hakkına ve aynı zamanda devrim görevine dönüştüren bu müdahale ciddiye alınmalıdır. Fransız devrimcileri kesinlikle ciddiye almıştır: 1793 İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi “Hükümet halkın haklarını ihlal ettiğinde, ayaklanma halk için ve halkın her bir kesimi için en kutsal hak ve en vazgeçilmez görevdir” demektedir.

18. ve 19. yüzyıllarda devrim meselesi hem halk hem de egemenler açısından “ortak bir dil” gibidir. Engels’in de dediği gibi, devrim hakkını herkes o kadar iyi tanımıştır ki, General von Boguslawski bile imparatoru adına savunduğu “darbe hakkı”nı işte bu gerçek haktan türetmek durumunda kalmıştır.

© soL