menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Orta Amerika’da sessiz devrim: Guatemala halkı demokrasiye nasıl sahip çıktı?

11 5
13.04.2024

1944 Ekim Devrimi’nin ardından düzenlenen ilk demokratik seçimlerde Guatemala halkı ile Juan Jose Arevalo’yu ülkenin yeni başkanı seçmişti. Arevalo, 40 yaşında genç bir öğretmen, özgürlükçü bir sosyal demokrattı. Ülkeyi 13 sene boyunca demir yumrukla yöneten General Jorge Ubico “Ekim Devrimi” denilen halk destekli bir askeri darbeyle indirilmiş, Guatemala halkı ilk kez serbest bir şekilde oy kullanmak üzere sandık başına gitmişti. Ubico kendisine “Napolyon” lakabını takan katıksız bir dikdatördü. Ülkenin yarısını oluşturan Maya yerlilerinin topraklarına el koyup United Fruit gibi Amerikalı tarım şirketlerine vermiş, topraksız kalan köylülere bir senede 150 gün tarlalarda çalışma zorunluluğu getirmiş , toprak sahiplerine tembel işçileri öldürme hakkı vermişti. Ubico’nun başkanlığı sırasında United Fruit şirketinin sahip olduğu tarım arazisi 1.5 milyon hektara çıkmış, şirket Guatemela ekonomisinin @’ını ele geçirmişti.

oyla seçilen Arevalo’nun ilk işi sosyal reformlar oldu: İşçi hakları geliştirildi, sosyal yardımlar, devletin küçük işletmelere verdiği krediler arttı. Arevalo aynı zamanda Ubico döneminde hapse atılan muhalifleri de serbest bıraktı, medya üzerindeki baskıları azalttı. Komünistler ve solcu sendika liderleri hapisten çıkıyor, işçi sendikaları güç kazanıyordu. Arevalo’nun görev süresi bittikten sonra ise 1950 seçimlerinde Ekim Devrimi’nin karizmatik kahramanlarından Yüzbaşı Jacobo Arbenz, e oyla Guatemala’nın yeni başkanı seçildi. Arbenz’in rakibi Ubico döneminin generallerinden Fuentes’ti. Fuentes seçimleri kaybeder kaybetmez soluğu ABD Büyükelçiliği’nde almış, Arbenz ve halefi Arevalo’nun Sovyet ajanı olduğunu söylemiş, ABD’nin darbe yapmasını istemişti.

Soluğu ABD Büyükelçiliği’nden alan sadece diktatör Ubico dönemi generalleri değildi. United Fruit şirketi de uzun bir zamandır Washington’da lobi yapıyor, ABD yönetimini darbeye ikna etmeye çalışıyordu. Zira yeni seçilen başkan Arbenz, halk desteğini arkasına alarak büyük bir toprak reformuna imza atmıştı. Ekilmemiş büyük araziler devlete vergi ödemeleri bildirilen resmi rakam üzerinden kamulaştırılıyor, topraksız köylülere dağıtılıyordu. 2 sene içerisinde 570 hektar kamulaştırılmış, her 6 Guatemalalı’dan 1’ine toprak verilmişti. Yeni toprak sahiplerine ayrıca devlet kredi veriyor ve böylece tarım girişimleri de destekleniyordu. Hiç şüphesiz bu toprak reformundan en çok etkilenen toprak sahibi de United Fruit şirketiydi. Şirketin sahip olduğu toprakların yarısı kamulaştırılmıştı. Nihayetinde şirket yöneticileri ABD yönetimindeki adamları aracılığıyla Başkan Eisenhower’ı ikna etmiş, Eisenhower’in emriyle CIA “PBSuccess” adlı darbe operasyonunun düğmesine basmıştı. Plan belliydi: Önce ABD’nin bu küçük Orta Amerika ülkesini işgal edeceği korkusunun yayıldığı bir algı operasyonu, ardından ülkedeki sağcı askerlerle kurulan iletişim, darbe liderinin seçilmesi ve hükümetin ABD desteğiyle devredilmesi.

CIA darbenin lideri olarak sürgündeki Castillo Armas’ı seçmişti. Armas, demokrasiye geçilmesinin ardından ülkeyi terk eden Ubico destekçisi askerlerdendi. 1954’te CIA’nin eğittiği 480 askeriyle birlikte Guatemala’ya girdi. ABD’yi karşılarına almaktan korkan Guatemala ordusu başkan Arbenz’in emirlerine rağmen direnmedi. 480 kişilik CIA destekli mini ordu, yönetimi ele geçirdi. Arbenz ve selefi Arevalo ise ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.

Guatemala’nın 10 yıl süren kısa soluklu “baharı” sona ermiş, demokrasi bir kez daha askıya alınmıştı. Ülkenin yeni diktatörü ABD destekli Castillo Armas, nüfusun ’una “komünist” olduğu şüphesiyle soruşturma açmış, binlerce insanı gözaltına almıştı. Ubico dönemini aratmayan bir faşist olduğunu kanıtlamıştı. United Fruit şirketine toprakları iade edilmiş, Mayalılara verilen topraklar geri alınmış, binlerce köylü yine topraksız ve yoksul kalmıştı.

Guatemala kısa bir sürede korkunç bir şiddet sarmalının içine girdi. 1954 darbesine tepki gösteren solcu askerler cunta yönetimine başkaldırmış, 42 yıl sürecek bir iç savaş başlamıştı. Cunta yönetiminin topraksız bırakıp sürdüğü yoksul kesim ve Maya yerlileri de gerilla örgütleri kurmuş, silahlı mücadeleye başlamıştı. Devletin yoksullaştırma ve şiddet politikaları gerilla örgütlerini beslemiş, iç savaşın ateşini harlamıştı. Özellikle koloni döneminden beri verimli topraklardan sürülen Maya yerlilerinin yaşadığı dağlık kırsal bölgelerde gerilla hareketi otonomi elde etmiş, merkezi hükümetle yıllar süren bir çatışmaya girmişti. Cunta yönetiminin çözümü ise “basitti”. Elinde silah olsun olmasın hükümete tepki gösteren herkesi “terörist” olarak görüyor, gerillaya sempati duyan veya destek vermese de hükümetin yanında saf tutmayan bütün Maya köylerini yakıyor, kadınlara tecavüz ediyor, sivilleri katlediyordu. 1985 seçimlerine kadar cunta yönetimi göstermelik seçimlerle kendi içerisinden belirlediği generalleri başa getirmiş, faili meçhul cinayetler, sivil katliamlar, işkence, köy boşaltma ve isimsiz toplu mezarlar resmi politikaya dönüşmüş, birçok muhalif helikopterle okyanusa atılarak infaz edilmişti. CIA ise bütün bu insan hakları ihlallerinin farkında olmasına rağmen Guatemala ordusuna teknik destek ve eğitim veriyor, ABD Soğuk Savaş politikası kapsamında maddi yardımlarına devam ediyordu.

1980’li yıllarda bu resmi politika geniş çaplı “sessiz bir soykırıma” dönüştü. Askeri rejim, baraj yapımına karşı çıkan köyleri dahi basıyor, önce evlerde kahvaltı yapıp sonra bütün köyü işkence ile katlediyordu. İç savaş sonucunda çoğunluğu Maya yerlisi 200 bin Guatemalalı katledildi.

1954’ten sonra ülkede ilk demokratik seçim küresel kamuoyu baskısı neticesinde ancak 1985’te yapılabildi. Vinicio Cerezo ülkenin uzun bir aradan sonra ilk sivil başkanı seçildi. Ancak 1978’te ülkesine geri dönebilen sürgündeki eski başkan Arevalo büyük bir heyecanla Cerezo ile görüştü, tavsiyelerini sundu. Umutluydu: “1944 Ekim Devrimi’nin ikinci yarısı başlıyordu.”

86 yaşındaki Arevalo, 4 sene sonra hayatını kaybetti. Umut dolu öngörüleri ise tutmadı. Her ne kadar 1996’da barış görüşmeleri neticesinde iç savaş durmuş, gerilla silahları bırakıp sivil siyasete girmiş olsa da Guatemala’ya huzur gelmemişti. Askeri cunta üniformaları çıkarmış, takım elbiseleri giymiş, sermaye sınıfı ile iş birliği yapmış, böylece ülkenin iplerini elinden bırakmamıştı. Bu yeni koalisyonun adı “Pacto de Corruptos” (Yolsuzluk İttifakı) idi. Demokrasi Guatemala’nın asırlık yaralarını saramamış, seçimlerle göreve gelen başkanlar orduyla, güvenlik güçleriyle, derin devletle ve yolsuzluğa bulaşmış hakimlerle iş birliği yapmaya, şirketlerden ve yabancı devletlerden rüşvet alarak kişisel servet edinmeye başlamış, yolsuzluklara karşı çıkarak seçim kazananlar dahi göreve gelir gelmez çalmaya başlamıştı. Guatemala seçimlerinde artık “ülkeyi kimin yöneteceği” değil, “parayı kimin çalacağı” belli oluyordu.

1944-1954 arasında Arevalo ve Arbenz liderliğinde yaşanan10 yıllık kısa demokrasi baharı bitmek bilmez bir kışa dönmüştü. Guatemala’dan tam 80 sene boyunca pek güzel bir haber duyulmamıştı. Ta ki 2024’e kadar. Guatemalalılar 1954’te askıya alınan umutlarını 80 sene sonra tozlu raflardan indirdi, otokrasinin küresel bir pandemi gibi yayıldığı bir dünyada sessiz bir demokratik devrime imza attı.

Ne tesadüf ki, ülkenin ilk demokratik başkanı Juan Jose Arevalo’nun yarım kalan mirasını tamamlamak yine bir Arevalo’ya, Juan Jose’nin sosyal demokrat akademisyen oğlu Bernardo Arevalo’ya nasip olmuştu. Guatemala’nın ilk demokratik seçimlerini kazanan Juan Jose Arevalo’nun oğlu Bernardo Arevalo 80 yıl sonra Guatemala’da yeniden demokratik vaatlerle heyecan uyandırmış, ` oyla ülkenin yeni başkanı seçilmiş, rejimin bütün ayarlarını bozmuştu.

66 yaşındaki Bernardo Arevalo, Uruguay’da sürgünde dünyaya geldi. Çocukluğu boyunca birçok ülke değiştirdi. Memleketi Guatemala’ya ancak 15 yaşında lise okumak için dönebildi. İsrail’de Kudüs Hebrew Üniversites’inde sosyoloji bölümünü bitirdi, Hollanda’da sosyal antropoloji doktorası yaptı. 1980 yılında ise Dışişleri Bakanlığı’na diplomat olarak girdi. Dış politikaya olan ilgisi, soyadı ve sakin kişiliğinin de etkisiyle hızla kariyer basamaklarını çıktı: 1994’te bakan yardımcısı oldu, 95’te ise en önemli görevlerden biri olan İspanya Büyükelçiliği’ni üstlendi. 16 yıllık kariyerinin ardından bakanlıktan istifa etti ve Guatemala’daki demokrasiye geçiş ve çatışma çözümü girişimlerine destek vermek amacıyla sivil toplumda görev almaya başladı. Üniversitelerde ders veriyor, müzakere süreçlerine dahil oluyor, demokrasinin pekişmesi için STK’lar kuruyor, çalıştaylar düzenliyordu.

Bernardo’nun sivil toplumu bırakıp siyasete atılmasına ise 2015 protestoları vesile oldu. 2006 yılında demokrasiye geçiş dönemi kapsamında Guatemala, Birleşmiş Milletler ile anlaşmış ve tarafsız uzmanların yer aldığı bir uluslararası komisyonun kurulmasını kabul etmişti: Guatemala Cezasızlıkla Mücadele Komisyonu. Bu komisyon, bünyesindeki hukukçular ve maliye uzmanlarıyla Guatemalalı savcılara yardımcı olacak, bağımsız bir savcılık makamı gibi soruşturma yürütebilecek ve yargı yoluna şüphelendiği durumlarda başvurabilecekti. 2006 yılında kurulan Komisyon birçok faili meçhul cinayeti aydınlatmış, emekli askeri hakim önüne çıkarmayı başarmış, yolsuzlukların üzerine gidilmesini cesaretlendirmişti. Rüşvetlerle yoldan çıkarılması zor olan yabancı uzmanlar ve hukukçular, soruşturmaları cesurca ilertebiliyordu. Fakat Komisyon’un en büyük başarısı 2015 yılında ortaya çıkardığı yolsuzluk ağı “La Linea” oldu. Guatemala’nın mevcut başkanı........

© Serbestiyet


Get it on Google Play