menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ateşkes, NATO ve biz

16 5
30.06.2025

Geçtiğimiz hafta beklenmedik bir gelişmeyle açıldı. ABD’nin hafta sonu İran nükleer tesislerini hedefleyen saldırısı İran’ı hiç değilse geçici bir süre için çökertti. Bazı sözde uzmanların tahmininin aksine kıyamet senaryoları gerçekleşmedi, İran ne Hürmüz Boğazını kapattı ne de bölgeyi ateşe verdi. Öyle yollara tevessül etmiş olsaydı zaten başta Çin olmak üzere ona yakın olan ülkeleri karşısına alarak intihar etmiş olurdu. Katar’da 10.000 kadar Amerikan askerinin konuşlu olduğu Udeid üssüne cılız bir saldırıda bulundu. Ancak tansiyonun daha da artmasını hedeflemediği için önceden Katarlılara ve onların vasıtasıyla ABD’ye saldırının yapılacağını ve tedbirlerini ona göre almaları gerektiğini bildirdi. Neticede saldırı herhangi bir can ve mal kaybına ulaşmadan sonuçlandı. Saldırıdan ancak birkaç saat sonra ABD Başkanı Trump, iki tarafı ateşkese davet etti. Bu ateşkesin İran tarafından ihlal edilmesi, İsrail’in de cevap vermesi üzerine küplere bindi ve her iki ikisine tehditler savurarak ateşkese uymalarını sağladı. Olayı basına anlatırken her ikisi için ağır küfürler kullanması dikkatleri çekti. Arkadan NATO Genel Sekreteri Rutte’nin ona yolladığı ve hem başarılı İran saldırı harekâtı hem de NATO zirvesi öncesinde istediği şekilde tüm üyelerden askeri bütçelerini milli gelirlerinin %5’ine çıkarmaları konusunda İspanya hariç varılan mutabakat için aşağıdan alan ifadelerle gönderdiği kutlama mesajını Trump yayınladı.

İran’a saldırının etkilerinin ne olacağı, ateşkesin kalıcı olup olmadığı haliyle belli değil. Genelde yapılan tahminlerde Fordo başta olmak üzere diğer nükleer tesislerde meydana gelen tahribat uranyum zenginleştirmesi için gerekli santrifüjlere büyük zarar verdiği, zira bu son derece hassas cihazların her ne kadar yer altında derinliklerde bulunuyorlarsa da 13,5 tonluk bombaların yarattığı toz ve titreşimlere dayanmamış olacağı, ülkenin karşılaştığı ve muhtemelen daha da sıkılaştırılacak olan yaptırımlardan dolayı yenilerinin devreye girmesinin kolay olmayacağı, dolayısıyla İran’ın elindeki ` zenginlikteki uranyumu en azından bir süre bomba imali için gerekli oranına çıkartacak güce sahip olmayacağı iddia edilmektedir. Bunun böyle olup olmayacağını zaman gösterecektir. Trump şimdiden zenginleştirme emarelerine rastlanırsa yeni saldırılardan çekinmeyeceğini açıklıyor. Ancak Batı ülkelerinin de ABD ile aynı yoldan giderek İran’ın şimdiye kadar kabul etmediği şekilde zenginleştirmeden tamamen vazgeçmesi taleplerinde ısrar etmeleri ve bunu sağlamak için bir ara gevşemiş olan yaptırımları tekrar yürürlüğe koymaları halinde İran’ın işi zor olacaktır.

Diğer taraftan İran’ın mutlak hükümdarı Hameney belki ilerlemiş yaşı, belki de sağlık sorunları veya başka nedenlerle yetkilerini İsrail’in öldürdüğü Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) komutanların haleflerine devrettiği de iddia edildi. Bir kapalı kutu olan İran’da bu iddiaların doğru olup olmadığını bilmek imkânsız. Yapılan yorumlarda yeni komutanların eskilerinden daha da radikal ve saldırgan olabileceklerini söyleyenlere rastladım. Ancak tarihte komutanların içinde bulundukları savaşı kazanamayacaklarını anladıklarında ağır şartlarda da olsa barışa razı olduklarının örnekleri var. Bu ihtimali göz ardı etmemek lazım.

Neticede bu durum Trump için gerçekten bir başarı sayılmalıdır. 12 gün devam eden ve bölgeyi ateşlemesi ihtimali çok büyük olan savaşı bir zar atışıyla sonlandırdı. 37 saat durmadan uçan ve dünyanın en güçlü bombardıman uçaklarıyla yine en güçlü bombalarını İran’ın üstüne atarak ülkeyi dehşete düşürdü. 1945’te Hiroşima ve Nagasaki’ye seleflerinden Truman’ın attığı atom bombaları nasıl Japonya’ya diz çöktürmüşse, en azından geçici bir süre için İran için de aynı neticeyi elde etti. Kendisi de bunu........

© Serbestiyet