Sürecin adını neden bir türlü koyamadık?
Kimi zaman sürecin adını önceden koymak hedeflenenin önüne engel olma riski taşıdığından, ad/isim tarafların kendileri için uygun gördüğü bir kod ile ifade edilir.
Son sürecin adı üzerindeki muğlaklık da bundan kaynaklanıyor diye düşünüyorum.
Bu süreç, Türkiye’de bir demokratikleşme ihtiyacı olduğu için başlamadı. Bir şiddet dalgasına son vermek amacı ile de başlamadı.
Türkiye sahası dışında olup biten zorunluluk nedeni ile başlayan bir süreçten söz ediyoruz. Tarafların birinci önceliği Türkiye içi meseleler değil.
Suriye’de oluşan yeni dengeleri ‘kazan kazan’ durumuna getirmek için girişilen bir süreç bu.
Böyle olduğu için, klasik anlamda bir barış süreci olarak adlandırılmıyor. İşin özü, Türkiye’nin ilk tercihi Esad ile Suriye’de bir dönüşüm sağlamak ve bu vesileyle, Kürtlerin siyasal kazanım elde etmesini önlemekti.
Türkiye’nin öncelikli tercihi muhaliflerin Şam’ı ele geçirip Esad’ı devirmeleri sonucu oluşan yeni zorunlu durum nedeniyle değişti ve böyle bir süreç başladı.
Çünkü Suriye’de herkesin söz sahibi olacağı bir tabloda Kürtlerin söz sahibi olmaması düşünülemez. Dünyanın yeni Suriye yönetimine ancak böylesi geniş katılımlı bir ülke yönetimi olduğunda vize vereceği bilindiğinden, Türkiye bir önlem alma hamlesi yapmaya karar verdi. Kendisi dışında oluşacak bir siyasal durum yerine kendisinin önderlik edeceği veya ortak olacağı bir süreçle bunu götürmeye çalıştı.
Nitekim 26 Nisan........
© Serbestiyet
