menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sanki kapısında ‘haklar’ yazan bir depo var ve ‘bizim’ o depodan aldığımız haklar ‘onların’ aldığı oranda azalacak

27 0
23.02.2025

Bir grup insan için anlamlı olan özgürlük ve hak kategorileri başka bir grup insan tarafından sırf kendi değerleriyle uyumlu değil diye ‘anlamsız’ bulunup reddediliyorsa, o insanların yaşadığı ülkede huzur Kaf dağının arkasında demektir.

Bu ölçü bize belli bir andaki cari özgürlük ve hak savunusunun göstermelik mi yoksa hakiki mi olduğuna dair de esaslı bir tutamak noktası verir: Benim gibi düşünen, benim gibi hisseden insanların özgürlüklerini ve haklarını savunmak tabii ki kıymetsiz değildir, fakat asıl kıymetli olan benim gibi düşünmeyen, benim gibi hissetmeyen insanların (da) hak ve özgürlüklerini savunabilmektir; meğerki bu özgürlük ve hakları kullanarak ‘benim’ özgürlüğümü ve haklarımı ortadan kaldırmaya girişsinler…

Burada ‘meğerki’ rezervini cari hak ve özgürlük tartışmamızda pratik bir anlamı varmış gibi kullanmıyorum, çünkü böyle bir şey yok. Bizim tuhaf tartışmamızın öznesini (öznelerini) kendi özgürlük alanlarını daraltmadığı halde başkalarının özgürlük alanını genişleten adımlara ölümüne bir sertlikle karşı çıkan insan grupları, siyaset grupları oluşturuyor.

Toplumsal grupların kendi özgürlükleri hususunda hassas ve dirençli olmaları, o grupların özgürlüklerinin iktidarlar tarafından gasp edilememesinin başta gelen sigortalarından biridir.

Fakat toplumsal grupların tamamının özgürleşmesinden, yani gerçekten özgür bir toplumdan söz edeceksek, bu türden “grup sigortaları” için en fazla “yetmez ama evet” denebilir.

İktidarların, hiçbir toplumsal grubun özgürlüğüne müdahale edememesinin, yani özgür bir toplumun sigortası, kendi özgürlükleri konusunda hassas olanların, başkalarının özgürlükleri konusunda da hassas olabilmeleridir.

Biz, ne yazık ki bu sigortadan çok da nasipli bir toplum değiliz.

Aslında özgürlük duygusu ‘doğal’ halinde ‘bölünemez’dir… Bir kişinin, toplumun bir kesimi için kabul ettiği bir özgürlük talebini başka bir kesim için reddetmesi, hakikatte olacak bir şey değildir… Fakat biz öyle bir hale geldik ki, bunu bile “normal” kabul eder olduk.

Gülay Göktürk’ün yıllar önce yaptığı güzel benzetmeyle: Sanki bir özgürlük deposu varmış da başkaları da oradan nemalanırsa ‘bizim’ payımız azalacakmış gibi.

Kendi mutluluğu azalmayacak, fakat bu arada -kendisine benzemeyen- başkalarının mutluluğu çoğalacak… İşte bizim patolojimiz bu: Kendi mutluluğundan duyduğu tatminin daha fazlasını başkalarının mutsuzluğundan duyacak hale gelmiş olmak.

Kendi ailesini fedakârca seven fakat başkalarını zerrece umursamayan…

Kurt Vonnegut, ‘Epizootik’ adlı öyküsünde, kendisinden sonra sigortanın ailesine ödeyeceği........

© Serbestiyet