menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kürt barışı otoriterliğin elindeki en büyük kozu alacak fakat en azından seçime kadar onu seyreltemeyecek

40 1
08.03.2025

Bu, aslında bir dizinin üçüncü bölümü… İlk ikisinden sonra uzunca bir zaman geçtiği için başlamadan önce kısa bir toparlamayla bağlantıları kurmak istiyorum.

Yıldıray Oğur’un “İktidarın bugün otoriterleşmeye ihtiyacı var mı?” başlıklı yazısına “hem de nasıl” cevabını vermemden (25 Şubat) iki gün sonra PKK lideri Abdullah Öcalan’ın örgütüne verdiği ‘çapaksız’ talimat geldi: “Silahları bırakın, kongreyi toplayın ve PKK’yı lağvedin.” (27 Şubat).

İlk yazının sonunda ikinci yazının konusunu “Otoriterleşmenin 10 yıllık geçmişi ve bugünü iktidarın bundan sonraki adımları hakkında bize ne söylüyor?” diye duyurmuştum. İktidarın otoriterliği hakkındaki eski yazılarımı bilenler yeni yazıda ‘otoriterliğin geleceği’ hususunda ümitli şeyler söylemeyeceğimi tahmin etmişlerdir. Fakat araya Öcalan’ın çağrısı girince, otoriterliğin geleceği tartışmasını bu gelişmeyi ve bu gelişmenin ilk bakışta vaat ettiklerini hesaba katmadan yapamazdım. O nedenle 1 Mart tarihli ikinci yazımda ‘otoriterleşmenin geleceği’ tartışmasının konusunu “Otoriterleşmenin 10 yıllık geçmişi, bugünü ve Öcalan’ın çağrısından sonra doğan atmosfer, iktidarın bundan sonraki adımları hakkında bize ne söylüyor?” diye revize etmiştim.

Şimdi o noktadan devam ediyorum.

Rasyonel bir aklın varsa sana zarar veren bir şeyi kendi iradenle terk edersin!

Öcalan’ın PKK’ya “silahı bırak ve kendini lağvet” çağrısını devletten bir şey ‘almadan’ atmış olması ihtimali birçok insana ‘anlaşılmaz’ geliyor ve zihinlerini bu muğlaklıktan kurtarabilmek için “her şey konuşuldu, Kürt tarafına nelerin ‘verileceği’ belirlendi, tepki çekmemek için şimdilik gizli tutuluyor” argümanına sığınıyorlar.

Gerçekten de ‘her şey’ konuşulmuş olabilir ve silahın bırakılıp PKK’nın kendini lağvetmesinin ardından neyin geleceği belirlenmiş olabilir. Peki bu ‘her şey’ Kürtlerin bundan böyle bütün taleplerini ceza maddelerinin konusu olmaksızın siyasi zeminde savunma hakkı olabilir mi? Yukarıdaki tez sahiplerine göre bu ‘küçük’ şey için bu adımlar atılıyor olamaz. Öcalan, sırf bu ‘küçük’ şey için 40 yıllık örgütünü lağvedemez, silahı terk edemez.

Bu sonuca götüren çağrının ilk olarak devletten gelmiş olması bir ‘pes etme’ tablosu görüntüsü verebilir, fakat Öcalan’ın........

© Serbestiyet