Bu anda en çok Tanrı’ya inanmayı ve Rahim beyi yoğun bakımdaki uykusundan uyandırması için ona dua etmeyi isterdim
Önceki gece (12 Şubat) uykuya dalmaya çalışırken birdenbire aklıma Rahim beyden uzunca bir zamandır mesaj almadığım geldi (ömrünü adadığı çorak toprakları ormanlaştırma faaliyetinin seyri konusunda ayda en az birkaç kez bilgilendirme mesajı gönderdiği kişiler arasında ben de vardım). Sabah onu aramaya karar vererek uyudum.
Uyandığımda ilk iş son mesajının tarihine bakmak oldu. 7 Aralık. Yani aradan iki aydan fazla bir zaman geçmiş. Şöyle yazmış:
“Bugün ormanımdaki meşelerden topladığım palamutlarla bazı arkadaşların gönderdiği palamutları katlama yaptım. Çünkü şimdi dikecek zamanım yok. Adam yok, dikilse de bazıları deforme oluyor. Bunlar nisana doğru burunlarını kabuktan hafif çıkarırlar. O zaman yüzlerce yıl yaşayacakları yere diktiğimizde yeşerme oranı yüzde doksan olur. Denedim.”
İki ay çok uzun bir süreydi, bu beni endişelendirdi. Fakat bir yandan da -bu son mesajını işime geldiği gibi yorumlayarak- Rahim beyin Konya soğuğunda ve yardımcı kıtlığında ağaç dikme faaliyetine ara verdiği için mesajları boşladığını düşündüm, bu da beni rahatlattı. (Çünkü Rahim bey tek başına oluşturduğu ormanı dışında paylaşım yapmazdı, eh, ağaç dikme yoksa paylaşacak da bir şey yok demekti!)
Karışık duygularla çaldırdım telefonunu, açılmadı, birkaç dakika sonra Rahim beyin telefonundan kızı aradı: “Babam iki aydır yoğun bakımda. 7 Aralık’taki son mesajından dört gün sonra damarında pıhtı attı, doktorlar durumunda herhangi bir düzelmenin olmadığını söylüyor…”
Rahim beyin hayatımdaki en saygı duyduğum insanlardan biri haline gelmesi süreci
Rahim beyle hiç yüz yüze gelmedik, çoğunlukla bayramlarda olmak üzere arada telefonda konuşurduk. Onun hayatımdaki en saygı duyduğum insanlardan biri haline gelmesi süreci 2006’da Nokta dergisinin genel yayın yönetmeni olarak verdiğim bir kararla başladı. Nokta’da ünlü ve önemli insanların değil sıradan fakat değerli insanların portreleri yer alacaktı. Bu hedef doğrultusunda ilk sayıda kanlı bıçaklı insanları ve aşiretleri barıştırmayı kendisine hayat düsturu edinmiş Diyarbakır Kasaplar Odası Başkanı Sait Şanlı’yı tanıtmış, ben de ilk editör yazısını bu tercihimizi anlatmak için kaleme almıştım:
“Diyarbakır Kasaplar Odası Başkanı Sait Şanlı, ömrünü affetmenin yüceliğine, özür dilemenin erdemine adamış bir yeryüzü bilgesi. Yüzlerce kan davalısını barıştırdı, yüzlerce işlenmek üzere olan cinayeti kendine has ikna yöntemleriyle engelledi. Sait Şanlı, Nokta dergisini çıkaran gazetecilerin gözünde bir ‘aziz’dir. Ve bu dergi, bir şekilde ‘gündeme oturmuş’ ünlülerin değil, Sait Şanlı gibi sıradan bir hayat süren, ünsüz ama büyük insanların sözlerine açacak sayfalarını… Evet, hem de sekiz sayfa, gerektiğinde on sayfa…”
Bu böyle devam etti, ‘ünsüz fakat değerli’ portreleri Nokta’nın alâmet-i fârikalarından biri oldu. Nitekim Nokta’nın sondan bir önceki........
© Serbestiyet
