Birer selefi olarak kurucu imamlar
Bundan önceki yazılarda belli başlı mezhep ve fırkaların kendilerine makbul bir referans çerçevesi çizerken, neredeyse tümünün kendilerini Kur’an ve Peygamber sünnetine ve ilk nesil müslümanların din anlayışlarına yani Selef-i salihine dayandırdıklarına işaret etmiştik. Modern(ist) selefiliği anlamak için bunun biraz daha üzerinde durmak gerekir.
Kelam’ın ilgi sahasına giren teorik konular bir yana –ki İslam imanının öncüllerini akılla açıklamak ve harici saldırılara karşı yine aklı kullanarak savunmak Kelam’ın işidir- özellikle sosyo politik ihtilaflarda itikadi ve siyasi fırkalar –ki ikisi de (itikad ve siyaset) aynı şeydir- sahabe, tabiin ve etbe-i tabiinin din anlayışlarını adil buluyor, bu nesilleri “zalimun”a karşı “adilun” kimseler addadiyorlardı. Demek ki teorik Kelami konular dışında asıl mesele “adilûn” ve “zalimûn” arasında gerekli ayırımı yapmak ve kimin hangi safta durduğunu doğru tespit etmekten ibarettir, bugün de kim adilûn (ehl-i adalet) safında ise hakiki selefi odur.
Sekiz hak mezhebin (Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli, Şii-Ca’feri, Zeydi, İbadi, Zahiri) kurucularına dikkatlice bakalım, kurucu imamlar mezheplerini kurarlarken hiçbiri kendi dönemlerinde yaşadıkları siyasi iktidarla uyum içinde olmamışlardır, sekizinin de hayatları boyunca başları iktidarla dertte olmuştur.
Selefi çizginin kurucu imamı Ahmet ibn Hanbel (öl. 241/855)’in belirgin davası Resülullah (s.a.)’a tam bağlılıktı, Haber’e veya Eser’e (Hadis) zaman zaman aşırıya kaçacak kertede vurgu yapmasının sebebi buydu. Buhari ve Müslim’den, diğer müsned sahiplerinden (Ebu Davud, Nesei, Tirmizi vs.) çok daha yetkin bir muhaddis olmasına rağmen, topladığı yüzbinlerce hadisi, Buhari ve Müslim gibi tek tek sened ve metin kritiğine tabi tutacakken vefat etmiştir. Müsned Arapça 52 cilt (Daru’l Risale baskısı), Türkçe 27 800 hadisi içine alan 21 Cilt olarak basılmıştır.
Kolayca herkesi tefkfir eden selefileri yanıltan husus, bu büyük Mahaddis’in topladığı hadisleri (sahih-zayıf-mevzu/uydurma) kritik etmeden vefat etmesi, sonraları oğlu ve takipçilerinin bu işi ehil uzmanlara bırakıp onbinlerce hadisi yayınlamalarıdır.
Belki de tarihin en büyük bilginlerinden biri olan Gazzeli İmam Şafii’nin (öl. 204/820) sünnet vurgusunun temelinde, Hz. Peygamber (s.a.)’in sahih tatbikatına referans vererek zorba yönetimlerle siyasi mücadele yatıyordu. Ona göre yaşadığı dönemdeki iktidarlar meşru değildi, seçimle işbaşına gelmemişlerdi, kılıç zoruyla biat almışlardı ve mülkü (yönetimi) babadan oğula mallarıymış gibi devredip durmaktadırlar; zulmediyorlar, ağır vergiler koyup saray hayatı yaşıyorlar. Hz. Muhammed (s.a.) öyle yaşamadı ve müslümanlara bunu emretmedi.
Bunun yanında İslam diyarı (Daru’l İslam) Endülüs’ten Çin sınırına kadar genişlemiş, her türden kavim ve topluluk İslam hakimiyeti altına girmiş. Kitleler halinde müslümanlaşma söz konusu; gel gör ki her kavim kendi cahiliyesinin ürünü adet ve teamüllerini İslam’a sokmakta, bid’at........
© Serbestiyet
