Sorumluluk muamması
Gülten Akın’ın dizelerinde nergisten ve ışgından sorumlu tuttuğu insan değil konumuz. Toplumsal aidiyetlerden ve buna bağlı duygulardan kaynaklı karşılıklı sorumluluk bilinci ya da devletin kendi yükümlülüklerinden çekilmesiyle bireye yüklediği kişisel sorumluluk da değil. Felaket zamanlarında sorumluluğun aklımızda beliren tek bir öznesi var: Devlet. Devletin -hâlâ varsa- yurttaşına karşı sorumluluğu.
Sorumluluğun sözlük anlamı “kişinin kendi davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi” imiş. Sözcük, kişinin salt içinde bulunduğu ve kendisini ilgilendiren bir duygu durumunu değil, toplumsallığa içkin bir yükümlülüğü de ifade ediyor. Yani sorumluluğu bireyciliğin teşvik ettiği ahlaki yükümlülüklerin ötesine götürüp toplumsallığın bir gereği haline getiren, onun kişiye bir ağırlık ve hesap verebilirlik dolayısıyla suçlanabilirlik yüklüyor oluşu.
Bizi ilgilendiren kısmı, sözcüğün dildeki anlamından ziyade politik olarak ifade ettiği terim anlamı. Demokrasi nosyonu, aslında ona içkin olmamasına rağmen birtakım anlamlar içeriyor: Adalet, eşitlik, özgürlük gibi. Sorumluluğu da temsili yönetimin gerekliliği olarak bunlara ekleyebiliriz. Modern devletin meşruiyet temellerinden her biri yani. Fakat bunlar, demokratik olmayan toplumlarda da pekâlâ uygulanabileceği gibi demokratik toplumlarda rafa kaldırılabilir. Yani demokrasi, bizim ona yüklediğimiz anlamdan azade yönetim tarafından en gerici ya da kısıtlayıcı uygulamalar için kullanılabilecek bir mefhum olabilir. “Toplum diye bir şeyin olmadığı” demokrasinin liberal modeli içinse devletin toplumun çıkarı, kamu çıkarı, toplumun iyiliği ve ortak iyi gibi kolektif amaçlarının olması beklenemez. Çok geriye gitmeden ülkenin son yirmi yılında toplumun tamamen soyut bir varlığa indirgenmesi ve devletin bu soyut varlık karşısındaki tüm sorumluluklarını tek tek bireylere ya da ailelere yüklemesinde bunu görebiliriz. Öyleyse politikacıların, bürokratların ya da diğer yetkililerin sorumluluk sahibi olması ve hesap verebilmesi bizim demokrasi için çizdiğimiz iyi niyetli bu çerçeveden kaynaklı diyebiliriz. Sorumluluk beklentimiz de içi boş bir demokrasi anlatısının nostaljisi olabilir ancak.
Ülkece yaşadığımız her felaket sonrası önümüze düşen tabloda neyin mevcut olduğundan ziyade neyin eksik olduğunu, var olmayan ya da ortadan kaldırılmış bir şeyin yokluğunu -belki eskiden varlığını........
© sendika.org
![](https://cgsyufnvda.cloudimg.io/https://qoshe.com/img/icon/go.png)