Çıplak yaşam
Dilovası’ndaki yangın, yalnızca gözünü kâr hırsı bürümüş bir işletmenin veya patronun bir ihmalinin ürünü değildir. Bu felaket, insanın tüm siyasal, toplumsal ve hukuki niteliklerinden soyutlanarak yalnızca biyolojik yaşam/beden olarak kaldığı bir durumdur. Tesisin, yıllardır hiçbir güvenlik denetiminden geçmeden, ruhsatsız ve koruma önlemleri olmaksızın faaliyet yürüttüğü binada yangın merdiveni, acil çıkış kapısı ve hatta yangın söndürme tüpü bile olmadığı tespit edildi. Bu işletme görünümlü “ölüm kampının” en çarpıcı ve ironik yönlerinden biri, devlet kurumlarının gözü önünde faaliyet gösteriyor olmasıdır. “Homo sacer” (iktidar ve temsil ilişkilerinin tamamen dışında kalan, kendi sesini doğrudan duyuramayacak kadar sistematik biçimde susturulmuş özne) mantığının en saf biçimde somutlaştığı mekân olarak Ravive Kozmetik, insanın sınırda kapitalizm koşullarında yalnızca biyolojik bir varlığa dönüştürüldüğünün (ne vatandaş ne insan, yalnızca bir yaşam) en açık örneklerinden biri olmuştur. İnsan artık yaşam ile ölüm arasındaki karar merciinin elinde bir nesneye dönüşmüştür.
21. yüzyılın ekonomik ve politik yapısı, klasik kapitalist üretim biçiminden farklı bir yoğunlaşmaya sahiptir. Bu dönemde kapitalizmin işleyişi hem artı-değer üretimiyle hem de yaşamın kendisinin üretim ve denetim altına alınmasıyla tanımlanır. Sınırlar coğrafi alanların yanında aynı zamanda toplumsal ve dijital yapıların da sınırlarıdır. Bu bağlamda ‘sınırda kapitalizm’, hem ekonomik bir eşik hem de varoluşsal bir durum olarak Marx’ın birikim yasasının biyopolitik biçimidir. Bu yazının amacı, Marx’ın sermaye birikimi yasası ile Giorgio Agamben’in çıplak yaşam kavramını ilişkilendirerek, sınırda kapitalizm kavramını farklı bir açıdan tartışmaktır.
Marx, ‘Kapital’in birinci cildinde kapitalist birikimi hem servetin artışı olarak hem de sefaletin sistematik üretimi olarak tanımlar. Marx’ın “Bir kutupta servetin birikmesi, diğer kutupta sefaletin birikmesidir” ifadesi, onun kapitalist üretim tarzının içsel çelişkisini ve eşitsiz gelişim yasasını en yoğun biçimde özetleyen cümlelerinden biridir. Marx, kapitalizmin gelişimini sadece teknik ilerleme veya ticaretin genişlemesi olarak değil, sermayenin merkezileşmesi ve proleterleşmenin derinleşmesi olarak da okur. Sermaye biriktiği ölçüde, emek gücü üzerinde egemenlik yoğunlaşır; üretkenlik artsa bile, işçi sınıfının toplumsal konumu kötüleşir. Yani kapitalist birikim, zenginliği ve aynı zamanda yoksulluğun üretimini de kurumsallaştırır. Bu nedenle Marx şöyle der:
Sermaye bir kutupta toplandıkça, sefalet, emek, kölelik, cehalet, vahşet ve ahlaki yozlaşma öbür kutupta birikir.
Artı-değer, işçinin........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein