Tecrit veya sermayenin F,Y,S… hali
İstendiği kadar kalın, beyaz ve ses geçirmez yapılsın,
İstendiği kadar kuyulaştırılsın
Y’nin/S’nin insana karşı direnci…
Mutlaka firar edecek bir YOL buluyor
Tutsağın fikri, bilinci ve yüreği…
Bir kez daha hücrenin, tecritin, ölümün, yavaş yavaş ama taammüden öldürmenin neden ve nasıl sermaye iktidarlarının işi olduğunu anlatmak, acil bir ihtiyaç haline geldi. 1980’li yıllarda Metris’in bir laboratuvar gibi kullanılması, farklı katlarında farklı müdür ve uygulamaların olması, Diyarbakır zindanında eşi benzeri görülmemiş işkencelerin yapılması, akla cuntayı getirse de gerçekte cunta, kendi tarihselliği içinde sermayenin askeri elbiseli (üniformalı) halidir.
Bugün dünyanın dört bir yanında, sermayenin pandemi, kriz, savaş gibi tecrübelerden süzülmüş bir duruşla başlattığı topyekun saldırının bozucu, yıkıcı ve yok edici etkisi gözleniyor. Gazze bu konuda en belirgin, en öğretici halkadır. Açık hava hapishanesi olarak düşünülen Gazze’de “direniş ve firar girişimi” gerçekleşince kendini hem asker hem müdür hem gardiyan olarak kabul eden İsrail, sonrasında emperyalizm, Siyonizm ve faşizm bileşiminde oluşan bir programla hapishaneyi tutsakların başına yıkmaya, şehir içindeki hapishanelerin boşaltılması gibi onun yerine “eğlence merkezi” kurma hesabıyla saldırmaya başladı.
Gerçekte Gazze’den çekilecek fotoğraf, genelde sermayenin sınıfsal niteliğini, özelde Trump’ın, Netanyahu’nun ve onlarla aynı yerde saf tutmuş sermaye görevlilerinin, nitelik ve amaçlarını anlamayı/görmeyi sağlar.
Sınıflar mücadelesi tarihi boyunca, tecritle eş zamanlı olarak direniş, tutsaklıkla eş zamanlı olarak özgürleşme bilinci gelişmiştir. 12 Eylül’de cuntanın asker koğuşlarına, ahırdan bozma yapılara 100-150 kişi doldurmasıyla ve devamında E tipi, Özel tip, F tipi diyerek tecridi sıkılaştırması arasında öz itibariyle önemli bir fark yoktur. Amaç, siyasi tutsakların değerlerinden koparılması, etkisiz kılınması ve hatta mümkünse fiziki veya ruhsal ölümünün gerçekleştirilmesidir.
Sürekli olarak yaşam alanlarını daraltmak, tutsakların haklarını ve hareket imkanlarını sınırlamak, bir yanıyla amaçlarına uygundur diğer yanıyla çaresizliklerinin ifadesidir. Ne yaparlarsa yapsınlar, Metris’te, bir tutsağın ağzından çıkan sloganın bir anda, tüm hapishanede direniş korosuna/halayına dönüşmesi........
© sendika.org
