menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yapay zeka ve sınıf mücadelesi (I)

10 2
27.10.2025

Algoritmik yönetim üzerine eleştirel kuramın en ciddi sorunlarından biri, algoritmik emek kontrolü dolayındaki sınıf mücadelelerini ve işçi direnişlerini gözardı etmesidir. (Örneğin: Zuboff, 2019. Mahnkopf, 2020) En ünlü örneği Soshana Zuboff’un “Gözetim Kapitalizmi” olan bu tür çalışmalarda, algoritmik yönetimin emek süreci üzerindeki idari kontrolü ve işçilerin atomizasyonunu adeta mutlaklaştırdığı, işçilerin salt teknolojik kontrol ve ölçüme maruz kalan edilgen bir tebaaya indirgendiği, her türlü direniş olanağının ortadan kalktığı izlenimini edinirsiniz. “Bu bir mittir.” (Schaupp, 2021. Pasquenelli, 2025)

Eleştirel kuramdaki bu nihilizme varan boşluk belki kısmen, 5-10 yıl önceye kadar algoritmik yönetim/yapay zekaya karşı işçi direnişlerinin henüz ilk emekleme aşamasında olmasına, sanayideki algoritmik/yapay zekalı ERP (işletme kaynak planlaması), MES (imalat yönetim sistemleri), RFID (radyo frekans tanımlama) sistemlerine karşı direnişlerin kamuoyunu yansımamasına bağlanabilir. Ama sorun daha yapısaldır. Eleştirel kuram yalnızca eleştirir. Kapitalizmde teknolojinin üretim ve kullanım biçimlerinin iç çelişkilerinin tarihsel gelişim süreç ve doğrultusuna, bunu hangi toplumsal güçlerin nasıl değiştirebileceğine dair hemen hiçbir şey söylemez.

Dijital teknolojiler ve yapay zeka üzerine son dönemde Marksist çalışmalarda yaşanan canlanma ve kuruculuk niteliği umut verici. (İlk aklıma gelenler: Steinhoff, 2021. Altenried, 2022. Florian Butollo and Sabine Nuss (ed), 2022. Pasquenelli, 2025) Marksist çalışmalarda, kapitalist güçlerin elinde artı-değer üretim ve emek kontrol aracı olan teknolojiler üzerindeki sınıf mücadelelerine ve işçi direniş dalgalarının her teknoloji dalgasını yeniden şekillendirmedeki etkisine güçlü vurgular genellikle ihmal edilmez. Bununla birlikte günümüzde yeni teknolojiler dolayındaki dünya çapındaki sınıf mücadeleleri yeni bir gelişim düzeyine gelmiş olmakla birlikte, Marksist teknoloji çalışmalarının bu güncel sınıf mücadelelerini bilimsel-eleştirel ve siyasal teknoloji analizlerine yeterince somut ve sistematik olarak katabildiği söylenemez.

Marx’ın Kapital’deki “Makine ve Büyük Sanayi” bölümünde, sermayenin makineyi emeğe karşı nasıl bir sınıf silahı, nasıl vahşi bir artı-değer, güç ve kontrol aracı olarak kullandığına, makinenin kapitalist kullanım biçiminin işçiler üzerindeki yıkıcı etkilerine dair kapsamlı analizler içerdiği doğrudur. Ancak Marx bununla sınırlanmaz. Makineleşmenin üretim ve emeğin toplumsal niteliğini geliştirmesi ve ayrıntılı işbölümüyle “kolektif işçi”yi de geliştirmesi, işçilerin tek tek kaybettikleri hünerlerini ancak kolektif mücadele yetileri ile geri kazanabilecek olması, temel bulgulardandır.

İkincisi Kapital, makinelerin kapitalist kullanım biçiminin işçiler üzerindeki yıkıcı etkilerine karşı sınıf mücadelesinin bir çok biçimini de içerir: Makinelerin sermaye formuyla emek süreci üzerindeki despotizmi ve komutasına; işçi bilgi, beceri, deneyim, özerkliğini kısıtlamasına; çalışma yoğunluğunu artırmasına; işçileri güvencesizleştirme, değersizleştirme ve güçsüzleştirmesine; işçi sağlığı ve can güvenliği üzerindeki yıkıcı etkilerine; ücretleri düşürmesine karşı grev ve direnişler… Makineler çerçevesindeki yeni toplumsal, teknik ve uluslararası işbölümü organizasyonlarıyla yığınsal olarak üretime çektiği kadın, çocuk, göçmenlerin durumlarına ilişkin mücadeleler… Nisbi artı-nüfus sorununa karşı mücadeleler (makinelerin sahip oldukları tek hüneri ellerinden alıp çalışma yeteneklerini ortadan kaldırdığı işçi kesimleri, vd)… Yeni ve kilit bir işçi kesimi olarak makine yapımcısı ve üretim araçları üreten birincil sektör işçilerinin ortaya çıkması ve bu alandaki mücadeleler… Makineli üretimin hammadde ihtiyacını büyük çaplı artırmasıyla itilim kazandırdığı sömürgeciliğe ve köleciliğe karşı mücadeleler… (Marx, 1867)

Kapital’deki “Makine ve Büyük Sanayi” bölümüne Kapital’in bütününden ve Marx’in kendi yaşamı boyunca sınıf mücadelesi deneyimleri ile kurduğu güçlü ilişkiden bu daha gelişkin bakış, günümüz teknolojilerinin tarihsel-sınıfsal analizine üretim ilişkileri kadar sınıf mücadelesini de katacaktır.

Bu yazıda, hazırlamakta olduğum “Dijital Sermaye: Sibernetik, Sınıf, Sosyalizm” başlıklı kitap çalışmasına dayanarak, algoritmik yönetim ve yapay zekalı sömürü-kontrol teknolojilerine karşı işçi sınıfı mücadelelerinden güncel deneyim ve örneklere yer vereceğim. (Filizler, 2026) Güncel direniş deneyimleri ABD’de geçen yıl (2024) toplam 50 bin liman işçisinin limanlarda işçi operatörsüz vinç otomasyonu, sürücüsüz kamyon ve yapay zeka sistemlerine karşı büyük grevi (Merchant, 2024), imalat ve lojistikte yapay zekalı ERP, MES, RFID, Robotik sistemlerine karşı direnişleri de içermekle birlikte, bu yazı sınırları içinde hepsine yer vermek mümkün olmayacak. Bu yazıda, kendimi yeni teknolojilerin kapitalist kullanım biçiminin yol açtığı işçi sağlığı ve güvenliği sorunları ve buna karşı sınıf mücadelesi deneyimleri ile sınırlayacağım. ABD’de hemşirelerin hasta bakımında yapay zekanın devreye sokulmasına karşı grev ve direniş hareketi ve yapay zeka tedarik zincirlerinin (veri, donanım, altyapının) her bir halkasındaki işçi kesimlerinin, başta ağır İSG sorunları olmak üzere çalışma koşulları sorunları ve güncel grev ve direniş deneyimlerine yer vereceğim.

Bu yaklaşımın yapay zeka emek zincirlerinin, hayalet işçilerden nadir toprak elementi işçilerine, veri merkezi işçilerinden yarı-iletken işçilerine, yazılım ve veri mühendisliği işçilerinden elektronik montaj işçilerine kadar kafada daha bütünsel ve içsel olarak bağlantılı olarak oturmasını sağlayacağını, teknoloji bağlamında sınıf perspektif ve politikaları geliştirilebilmesi açısından da pratik sınıf mücadelesi haritaları ve etkileşimiyle besleyici olacağını, teknoloji alanındaki sınıf mücadeleleri alanında daha geniş ve gelişkin çalışmaları esinleyeceğini umut ediyorum.

Kapitalist makineli büyük sanayi üretimin, tarihsel-klasik kökünü “Babbage İlkesi” oluşturur: İşin/emeğin analiz edilerek daha basit, tekrarlı ve hızlandırılmış parçalara bölünmesi, standartlaştırılması, sayısallaştırılması, hesaplanabilir, ölçülebilir, değiştirilebilebilir, soyutlanabilir ve kısmen mekanize/otomatize edilebilir hale getirilmesi (emek aleti ile birlikte emeğin hünerinin de makineye, yani sermayeye geçmesi)… Bu süreç ilerleyen evrelerinde Taylorizm, Fordizm (hareketli montaj bantları), Toyotaizm (yalın üretim, tam zamanında üretim, toplam kalite yönetimi; neo-Taylorizm de denilir) vbden geçerek, günümüzdeki “Dijital Esnek Taylorizme” doğru evrilir.

Dijital esnek taylorizmi, şöyle özetleyebiliriz: 1- İş talimatları otomatik algoritmalar tarafından verilir. 2- İş/emek süreçleri dijital olarak kontrol edilir, ölçülür ve hesaplanır, değerlendirilir (algoritmik performans sistemleri vd). 3- Emek süreçlerinden dijital olarak toplanan veriler ve gerçek zamanlı analizler, canlı insan emeğinin üretim sürecinden göreli dışlanması için kullanılır. Bu, a- çalışma adımlarına ilişkin dijital yönergeler aracılığıyla vasıfsızlaştırılmış esnekleştirme, b- emek sürecinin ölçüm ve analizine dayanan çalışmanın yoğunlaştırılması, ve/ya, c- emek sürecinden toplanan verilerin analizine dayalı kısmi otomasyon süreçleri ile gerçekleştirilir. 4- Bu süreçler her durumda işçilerin çalışma yoğunluğunu ve güvencesizliğini artırır ve ücretlerini düşürür. Böylece dijital esnek taylorizm bir yandan canlı (bedensel ve zihinsel) emeği üretim süreçlerinden göreli dışlarken, diğer yandan algoritmik emek kontrolünün olanaklı kıldığı, daha geniş ve çeşitli, daha esnek ve güvencesiz, daha düşük ücretli, daha........

© sendika.org