Balat´a en son ne zaman gittiniz?
Her zaman merakla araştırdığım isimlerin kökleri ve kaynağı bu kez Balat için. Balat semtinin adı, bölgedeki surlardaki Blaherna Sarayı’na yakınlığından ötürü, Rumca ‘saray’ anlamına gelen ‘palation’ (palace) kelimesinden türemiş. Balat semtinin ilk yerleşim izleri kesin olarak bilinmemekle birlikte, Roma döneminde Byzantion’un sur dışındaki mahallelerinden biri olarak kabul edilirken, Doğu Roma İmparatorluğu döneminde surların genişletilmesiyle merkezi yerleşim alanına dâhil edilmiş. Semtte, İstanbul’un fethinden sonra açılan kapıya da Balat Kapısı denmiş. Ünlü Fransız yazar Theophile Gautier, “Karşıda, Haliç’in öbür kıyısındaki çıplak, yolunmuş, tozlu bir sırtta bir mezarlık vardır. Bu ıssız sırttaki mezarlarda tek görülen şey, eğri büğrülükleri ve buradaki taşlar üzerindeki İbranice yazılardır. Konstantinopolis’in o harikulade Seba Melikesi kadar güzel Yahudi kadınları Şam kumaşlarından giysileri içinde, maden kemerleri, altın kolye ve bilezikleri, işlemeli başörtüleriyle, haşmetle yürürler. Onların ve buradakilerin aynı soydan olduğu hiç sanılmaz. Konstantinopolis’tekiler Raffaello’nun Madonnaları için poz verecek kadar güzel; buradakilere gelince ancak bir Rembrandt onları dile getirebilirdi” demiş.
İstanbul tarihinde Balat’ın özel önemiyse, Bizans devrinden beri Yahudilerin oturduğu bir semt olmasıydı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethiyle birlikte Balat, Osmanlı kent dokusuna dâhil olmuş, sur dışındaki ilk yerleşim yerlerinden biri haline gelmişti. Balat’ın bir Yahudi mahallesine dönüşmesinin tarihi aynı zamanda, Fatih’in Makedonya’dan gelen bir Yahudi topluluğunu Balat’a yerleştirmesi, daha sonra da İspanya’dan gelen Yahudilerin de bu bölgeye gelmesiyle başlar. İstanbul’daki en eski Yahudi yerleşimleri olarak kabul edilen, yüzyıllarca Haliç’in iki yakasında yaşayan Hasköy ve Balatlı Yahudi toplumları arasında zaman zaman tatlı bir rekabet de yaşanmış.
2016’da, uzun yıllar sonra bir sabah duası için........
© Şalom
