menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tarık Çelenk’in Bediüzzaman Said Nûrsî ve Risale-i Nûr Hakkındaki Değerlendirmelerine Akademik ve Kaynaklara Dayalı Bir Cevap-3

14 0
17.06.2025

B. RİSALE-İ NÛR’DA CİFİR[1] VE EBCED’İN[2] YERİ: OKÜLTİZM,[3] İSRÂİLİYÂT[4] VE APOKALİPTİZM DEĞERLENDİRMELERİNİN ÖTESİNDE BİR YORUM

Tarık Çelenk, Risale-i Nûr metinlerinde yer alan cifir ve ebced gibi sayısal yorumlara dikkat çekerek, bu durumu “İsrâiliyât etkisi” veya “okültizm” (gizemcilik, gizli ilimler geleneği) ile ilişkilendirmektedir. Kendisi, bu tür yaklaşımların takipçilerini “milenyumcu, mesihçi ve kıyamet merkezli bir inanç dünyasına” yönelttiğini ifade etmektedir. Bu önemli tespitleri doğru bir zeminde değerlendirebilmek için, cifir ve ebced ilimlerinin İslâm düşünce tarihindeki yerini ve Bediüzzaman Hazretleri’nin bu yöntemleri kullanma amacını ve sınırlarını ortaya koymakta fayda vardır.

Öncelikle, “İsrâiliyât etkisi” veya “okült bilim” (gizli ilimler) gibi nitelemeler, bu ilimlerin İslâm düşünce geleneğindeki köklü yerini göz ardı etme riski taşır. Oysa cifir ve ebced, İslâm medeniyetinde özellikle tefsir, kelâm ve tasavvuf gibi alanlarda, metinlerin zâhirî manalarının ötesindeki işârî (sembolik) katmanlarını anlamak için başvurulan meşru bir tevil (alegorik yorum) yöntemi olarak kabul görmüştür.[5] Tarihte Hazret-i Ali (ra), Cafer-i Sâdık (ra), Muhyiddin-i Arabî gibi pek çok büyük İslâm âliminin bu ilimlerle meşgul olduğu bilinmektedir.[6] Cifir ilminin Hazret-i Ali’ye (ra) dayandığı, kendisinin “Kitâbu’l-Cifr” adında bir eser yazdığı yönünde rivâyetler vardır. Bazı Şiî ve Bâtınî çevrelerde bu kitap kutsallaştırılmış, geleceğe dair bilgilerin burada saklı olduğu iddia edilmiştir. Sünnî gelenekte bu tür iddialara ihtiyatla yaklaşılmış, ancak bazı âlimler sembolik işaretler anlamında kullanımlarına kapı aralamıştır (örneğin Fahreddin Râzî, İmam Gazâlî, Süyûtî). Dolayısıyla Bediüzzaman Hazretleri’nin bu geleneğe başvurması, bir “İsrâiliyât etkisi” olarak değil, İslâmî ilimler mirası içinde yer alan bir yorumlama biçimi olarak anlaşılmalıdır.

Bediüzzaman Hazretleri’nin bu yöntemlere yaklaşımı, onları birer kehânet aracı olarak görmekten tamamen farklıdır. O, bu ilimleri hiçbir zaman kat’i deliller olarak sunmaz; bilakis “işâret”, “tevâfuk” (manidar uygunluk), “beşâret” (müjde) veya “Kur’ân’ın rumûzî bir letâfeti” (Kur'an'ın sembolik bir inceliği) olarak nitelendirir.[7] Risale-i Nûr’un temel ispat metodu aklî burhanlardır. Cifir ve ebced ise, bu aklî temel üzerine inşa edilen iman hakikatlerini süsleyen bir “latîfe”, bir........

© Risale Haber