Değişen Meydan, Değişmeyen Komutan: Bediüzzaman’ın Siyasî Dehası
TARIK ÇELENK’İN BEDİÜZZAMAN SAİD NÛRSÎ VE RİSALE-İ NÛR HAKKINDAKİ DEĞERLENDİRMELERİNE AKADEMİK VE KAYNAKLARA DAYALI BİR CEVAP-13
D. ÇELİŞKİ Mİ, STRATEJİK DEHÂ MI? BEDİÜZZAMAN’IN SİYÂSİ MİRASI VE MODERN ELEŞTİRİLERE CEVAP
2. Bediüzzaman Said Nûrsî’nin Siyâsî Düşüncesinde Hürriyet ve Meşrûtiyetin İslâmî Temelleri
2.5. İndirgemeci (Redüksiyonist)[1] Eleştirilere Karşı Bediüzzaman Hazretleri’nin Siyâsî Projesinin Tutarlılığı
Bediüzzaman Hazretleri’nin siyâsî mirası, zaman zaman konjonktürel tavırlar, çelişkiler veya felsefî altyapı eksikliği gibi indirgemeci eleştirilere maruz kalmaktadır. Ancak daha önceki yazılarımızda detaylandırılan “Eski Said” dönemindeki siyâsî projesi, bu eleştirileri yeniden değerlendirmeyi gerektiren tutarlı ve bütüncül bir çerçeve sunmaktadır.
2.5.1. Siyâsî Pragmatizm[2] (Faydacılık) ve “Otoriteye İtaat” İddialarına Cevap
Bediüzzaman Hazretleri’nin siyâsî duruşunu, salt “otoriteye itaat” veya “ehven-i şer” gibi pragmatik (faydacı) gerekçelere indirgeme ve bu yolla onun tavırlarını ilkesiz bir konjonktür okuması olarak sunma iddiası, projesinin ruhuyla ve hayatı boyunca ortaya koyduğu temel ilkelerle açıkça çelişir. Başından beri ortaya koyduğumuz gibi, onun siyâsetle kurduğu ilişki, kişisel veya cemaatsel bir “güven alanı” oluşturma, yani mevcut güç odaklarına yanaşarak bir dokunulmazlık zırhı elde etme gayesi taşımaz. Aksine bu ilişki, merkezinde “i’lâ-yı Kelimetullâh” ve “imana hizmet” olan, yani insanların imanını kurtarıp güçlendirmeyi ve Peygamber (asm) ahlâkını yaşamak ve yaşatmak, rehber olarak İslâm hukukunu benimsemek, mücadele yöntemi olarak kaba kuvvet yerine ikna edici delilleri kullanmak suretiyle nihaî hedef olarak Allâh’ın (cc) adını ve davasını yüceltmek olan, sarsılmaz teolojik temellere dayanan, yani doğrudan doğruya Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet’ten beslenen ve merkezine Allâh’a (cc) imanı ve O’na (cc) karşı sorumluluğu koyan, ilkeli bir duruşun ürünüdür.
Bu ilkesel duruşun en somut kanıtlarından biri, daha gençlik yıllarında Sultan II. Abdülhamid dönemindeki tavrıdır. Otoriteye karşı bu tavizsiz duruşu ve dönemin şartlarına yönelik eleştirileri nedeniyle bir süre akıl hastanesinde tutulmuş, ancak o, gayesi uğruna akıl hastanesinde kalmaya razı olup Padişahın kendisine teklif ettiği maaşı ve makamı, “aklını feda edip hürriyetini terk etmediğini”[3] söyleyerek reddetmiştir. Bu hâdise, onun menfaate dayalı bir itaati ve otoriteye kayıtsız şartsız boyun eğmeyi kategorik olarak reddettiğinin en somut kanıtıdır. Eğer amacı pragmatik bir fayda sağlamak olsaydı, o günün en büyük otoritesinin sunduğu bu imkânı geri çevirmezdi. Onun projesinin merkezinde, imanın en temel gereği olan şu ilke yatar: “Allah’a hakikî abd olan, başkalara abd olamaz.”[4] Bu teolojik prensip, onun tüm siyâsî ilişkilerinde bir ölçü görevi görür. Bir mümin, kulluğunu yalnızca Allah’a (cc) has kıldığı ölçüde gerçek hürriyete kavuşur ve yaratılmışların, yani siyâsî otoritelerin, liderlerin veya ideolojilerin kulu ve kölesi olmaktan kurtulur.
Dolayısıyla, Bediüzzaman Hazretleri’nin belirli dönemlerde siyâsî aktörlere veya partilere yönelik tavrı, körü körüne bir itaat veya pragmatik (faydacı) bir ittifak arayışı değildir. Bu, daima şartlı ve ilkeli bir tavırdır. Onun için ölçü, bir partinin veya liderin kim olduğu değil, savunduğu temel İslâmî prensiplere ne ölçüde yaklaştığıdır. Bu prensiplerin başında ise projesinin iki temel direği olan “hürriyet-i şer’iyye” (şer’î, yani İslâm’ın kanun ve ahlâk ilkelerine uygun hürriyet) ve “meşveret-i şer’iyye” yani İslâm’ın kanun ve ahlâk ilkelerine uygun meşveret (danışma, istişare, ortak akıl) gelir. Bir siyâsî hareket, bu iki ilkenin hayata geçmesine ne kadar hizmet ediyorsa, Bediüzzaman Hazretleri’nin nazarında o kadar desteklenmeye layıktır. Bu destek, o partiye bir kutsiyet atfetmek değil, onu asıl gaye olan imana ve Kur’ân’a hizmet yolunda geçici bir “araç” olarak görmektir.
2.5.2. Gizli Ajanda, Devlet Projesi ve Milenyum Misyonu İddialarına Cevap
Bediüzzaman Hazretleri’nin projesinin, bir “devleti ele geçirme” veya “milenyum misyonu” doktrinine (kişisel bir mehdiyet iddiası gibi) zemin hazırladığı yönündeki iddialar, onun kendi........
© Risale Haber
