menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İslam Dünyasındaki İhtilafın Gerçek Sebebi

6 0
14.07.2025

Yaklaşık 200 yıldan beridir Batılı devletler teknolojik, ekonomik, askerî ve siyasal açıdan İslam dünyasına meydan okuyorlar. Müslümanlar ise bu meydan okumalara bir türlü cevap veremiyorlar. Batılı Hristiyanlar meydan okumakla kalmayıp çeyrek asırdan fazladır Müslümanları birbirine düşürerek Müslümanlara tahakküm etmeye başlamışlar. İslam dünyasına baktığımız zaman siyasi liderleri, kurumları, ulema ve elitleri arasında gözle görülür şekilde ciddi bir ihtilafın var olduğunu görürüz.

Hatırlayalım, Irak 2 Ağustos 1990'da Kuveyt'i işgal ettiğinde İslam İşbirliği Teşkilatı Kahire’de toplantı halindeydi; adeta varlık sebebini inkâr edercesine hiçbir karar almadan dağıldı. Düşman işgali altındaki Filistin konusunda defalarca bir araya gelen İslam ülkeleri sadra şifa bir karar almadan dağılıyorlar. Yani bugüne kadar İslam İşbirliği Teşkilatı, Müslümanların hiçbir önemli sorununu çözmüş değildir. Toplantılarda söylenenler hep sözde kalıyor. Günümüzde İslam ülkelerinin müteaddit toplantılarına rağmen, Batı desteğindeki İsrail’in katliamlarına maruz kalan Gazze konusunda bir türlü seslerini çıkaramamaları, aralarındaki ihtilafın derinliğini gösteriyor.

Peki, bu ihtilafın sebebi ne? Neden hiç olmazsa beş-altı tane büyük İslam devleti Batıyı arkasına alan İsrail’e ses çıkaramıyorlar? Kimler, neden korkuyorlar?

Bu konuda somut bir devletten ve somut bir korkudan söz etmekten ziyade “umumu’l-belva” [belanın yaygınlaşması] haline gelmiş kalbî bir hastalıktan söz edilebilir. O hastalık da nemelazımcılıktır. Batılı devletler, şeriatla yönetileceğini ilan eden ve adını “İslam Cumhuriyeti” olarak değiştiren İran’a, 40 yılı aşkın bir süredir ekonomik ve askeri ambargo uyguluyor. Bu ambargolar sebebiyle, dünyanın en zengin petrol kaynaklarından birine sahip olan İran, bir türlü ekonomik refaha kavuşamıyor. İslam ülkeleri de İran’la ticarî bir ilişkiye giremiyorlar. ABD İran’la ticaret yapanları yargılıyor ve bankalardaki varlıklarına el koyuyor. Bu yüzden yüz milyondan fazla nüfusa sahip olan İran fakirlikle boğuşuyor. Batılı devletler, İran’a ambargo uygulamakla diğer İslam ülkelerine de gözdağı vermiş oluyorlar. İşte her İslam devleti, “Ben neden başımı ağrıtayım. Süper güçlerin hoşuna gitmeyen bir şey yaparsam İran gibi bana da ekonomik ve askeri ambargo uygularlar, nemelazım” diyor.

Aslında ihtilafın ve birlik olamamanın asıl sebebi maddi ve ekonomik değildir. Çünkü İslam ülkeleri çoğunlukla fakir değillerdir. İşin temelinde başka önemli bir şey vardır. O da iman kardeşliğinde görülen zafiyetlerdir. İslam ülkelerinin liderleri birbirilerine, “Biz kardeşiz” diyorlar ama kardeşlik hakikatinin taşıdığı kapsamlı manadan habersizdirler. Bediüzzaman 20. Lem’ada, İslâm toplumunun dini ve manevî hayatında önemli mevkilerde bulunan bir kişi veya elit bir zümre olmanın getirdiği sorumluluk açısından kardeşliğin, ittifakın ve ihlâsın önemine işaret ediyor.

Buna göre İslâm dünyasında siyasi liderlerden ziyade, toplumda aktif rol oynayan "ehl-i din, eshab-i ilim ve erbab-i tarikat" gibi dini gruplar arasında ittifakın meydana gelmesi gerekir. Bunun........

© Risale Haber