menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İstikbal İslam’ındır-3

4 0
02.08.2024

1) Bediüzzaman'ın Müdellel Ümidi:

Bediüzzaman hazretleri, (31 Mart hadisesinden bir müddet sonra)Van'a gitmek üzere İstanbul'dan ayrılır. Batum yoluyla Van'a giderken Tiflis'e uğrar. Tiflis'te, Şeyh San'an Tepesi'ne çıkar. Dikkatle etrafı temaşa ederken yanına bir Rus polisi gelir ve sorar:

-Niye böyle dikkat ediyorsun?

-Bedîüzzaman der: Medresemin plânını yapıyorum.

-O der: Nerelisin?

-Bedîüzzaman: Bitlis'liyim.

-Rus polisi: Bu Tiflis'tir!

-Bedîüzzaman: Bitlis, Tiflis birbirinin kardeşidir.

-Rus polisi: Ne demek?

-Bedîüzzaman: Asya'da âlem-i İslâm'da üç nur birbiri arkasında inkişafa başlıyor. Sizde birbiri üstünde üç zulmet inkişa'a başlayacaktır. Şu perde-i müstebidane yırtılacak, takallüs edecek, ben de gelip burada medresemi yapacağım.

-Rus polisi: Heyhat! Şaşarım senin ümidine.

-Bedîüzzaman: Ben de şaşarım senin aklına! Bu kışın devamına ihtimal verebilir misin? Her kışın bir baharı, her gecenin bir neharı vardır.

-Rus polisi: İslâm parça parça olmuş?

-Bedîüzzaman: Tahsile gitmişler. İşte Hindistan, İslâm'ın müstaid bir veledidir; İngiliz mekteb-i idadîsinde çalışıyor. Mısır, İslâm'ın zeki bir mahdumudur; İngiliz mekteb-i mülkiyesinden ders alıyor. Kafkas ve Türkistan, İslâm'ın iki bahadır oğullarıdır; Rus mekteb-i harbiyesinde talim ediyorlar. İlâ âhir... Yahu, şu asilzade evlâd, şehadetnamelerini aldıktan sonra, herbiri bir kıt'a başına geçecek, muhteşem âdil pederleri olan İslâmiyet'in bayrağını âfâk-ı kemalâtta temevvüc ettirmekle, kader-i ezelînin nazarında feleğin inadına, nev'-i beşerdeki hikmet-i ezeliyenin sırrını ilân edecektir"(Tarihçe-i Hayat, 78-79 ).

2) Ümitsizlik Müslümanların kalbine saplanan bir hançerdir

Ümitsizliğin nasıl bir ölüm fermanı hükmünde olduğunu görmek için Bediüzzaman hazretlerinin aşağıdaki tespitlerine kulak vermek yeterlidir:

"İKİNCİ KELİME ki; müddet-i hayatımda tecrübelerimle fikrimde tevellüd eden şudur: Yeis en dehşetli bir hastalıktır ki, Âlem-i İslâm'ın kalbine girmiş. İşte o yeistir ki bizi öldürmüş gibi, garbda bir-iki milyonluk küçük bir devlet, şarkta yirmi milyon Müslümanları kendine hizmetkâr ve vatanlarını müstemleke hükmüne getirmiş. Hem o yeistir ki, yüksek ahlâkımızı öldürmüş, menfaat-ı umumiyeyi bırakıp menfaat-ı şahsiyeye nazarımızı hasrettirmiş. Hem o yeistir ki, kuvve-i maneviyemizi kırmış. Az bir kuvvetle, imandan gelen kuvve-i maneviye ile şarktan garba kadar istilâ ettiği halde; o kuvve-i maneviye-i hârika, me'yusiyetle kırıldığı için, zalim ecnebiler dörtyüz seneden beri üçyüz milyon Müslümanı kendilerine esir etmiş. Hattâ bu yeis ile başkasının lâkaydlığını ve füturunu kendi tenbelliğine özür zannedip "Neme........

© Risale Haber


Get it on Google Play