Kurban olunası ameller
M. Burak Tunay
Âdem ve Havva (AS)’ın Cennet'ten ayrılıp bir vazife için yeryüzüne indirilmesinden sonra, insanlık yeni bir hayata başlamıştı. Allah’ın onlara vahiy vasıtasıyla ikram ettiği ilham ile toprağı işlemeyi, hayvanları otlatmayı öğrenmiş ve onunla meşgul oluyorlardı. Bu yenidünyanın ilk çocukları Habil ve Kabil idi. Habil, çobanlık yapar, sürülerine göz kulak olurdu. Kabil ise toprağı eker, biçer, çiftçilikle uğraşırdı.
Zaman içinde bu iki kardeş büyüdüler ve günlerden bir gün, Âdem (AS)’a gelen vahiyde: “Allah'a birer kurban sunmaları” emredildi. Habil, en güzel, en semiz koyunlarından birini seçti. Çünkü içinden gelen bir cömertlikle, en güzel ve en değerli varlığın Allah’a sunulması gerektiğine inanıyordu. Kabil ise, tarlasından çıkan sıradan ve alelâde ürünlerden, pek de kıymet vermediği çer, çöp ne varsa onlardan bir kısmını getirdi. Belki biraz kuru ot, belki birkaç solmuş meyveydi bunlar… Onun adağı ne yazık ki samimiyetten uzaktı.
Neden sonra kurbanlar sunuldu. Allah, gökten bir ateş göndererek Habil'in kurbanını yaktı. Ancak Kabil'in kurbanına dokunulmadı. Bu, Allah'ın Habil'in adağını kabul ettiğini, Kabil'inkini ise reddettiğini açıkça gösteriyordu. Bu durum karşısında Kabil'in içini kıskançlık ve öfke bürümüştü. Yüzü asıldı, kalbi kardeşine karşı kin ve nefretle doldu. Habil, kardeşinin öfkeyle kudurmuş bu halini görüp ona şöyle dedi: "Allah ancak takva sahiplerinden kabul eder. Eğer bana el uzatırsan, ben sana karşılık vermeyeceğim. Çünkü ben Allah'tan korkarım."
Habil her ne söylediyse Kabil'in öfkesi asla dinmedi. Hatta giderek hırçınlaştı. Bir gün, Habil ile ıssız bir yerde karşılaştıklarında, içindeki kin ve nefret patladı. Kıskançlık, onu gözü dönmüş azılı bir canavara çevirmişti. Kabil, kardeşinin üzerine saldırdı ve onu öldürdü. Böylece yeryüzünde işlenen ilk cinayet gerçekleşmiş oldu. Kabil, kardeşinin cansız bedeninin başında ne yapacağını şaşırmış bir halde epey müddet öylece durdu. O an, bir karganın toprağı eşeleyerek başka bir ölü kargayı gömdüğüne şahit oldu. Bu olaydan ders çıkaran Kabil, kardeşinin cansız bedenini toprağa gömdü.
Hikâyeden hareketle aslında yaptığımız tüm ibadetlerde, her hayır faaliyetinde, her işte cömertliğin, Allah katında makbul bir vaziyet olduğunu bilmeliyiz. Esasen namazlarımızda ne kadar cömert olduğumuzu huşu ve tadili erkân konusunda ne kadar hassas olduğumuzla ölçerek değerlendirebiliriz. Habil, Allah’a kurban sunarken nasıl en güzel ve semizini seçerek kalbinin inceliğini gösterip, cömertliğini ortaya koyduysa, aynı onun gibi biz de her amelimizde ve sadece ibadette değil, yaptığımız her işi en güzel suretiyle........
© Risale Haber
