menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bediüzzaman Said Nursi’nin Osmanlı Devleti’nin Son Döneminde Halifelik Müessesesin Durumu İle İlgili Kanaatleri

13 0
wednesday

Nur Konağı İlmi Araştırma Heyeti

Üstad Bediüzzaman hazretlerine isnad edilerek Eylül 1908 yılında Selanik’te Fransızca olarak yayınlanan “Le Journal de Salonique”[1] gazetesinde yer alan mülakat bazı internet sitelerinde neşredilmiş ve bu mülakatta şöyle bir sual ve cevap geçtiği iddia edilmiştir:

—Sultan (Abdülhamid Han) hakkında ne düşünüyorsunuz?

"—Onun hükümdarların en iyisi olabileceğini düşünüyorum.

"—Bu şekilde konuşmanızın nedeni onun halifelik sıfatı mı?

"—Hayır, tam tersine. Bu eleştirilebilecek tek şeydir. Halifelik, tabiri caizse, Allah ile halk arasındaki (kalbi) münasebeti ve manevi yakınlığı zayıflatmaktır. Kudsiyete hiçbir şey bariyer olmamalıdır. Bu nedenle “halife” unvanı bana biraz gereksiz gibi görünüyor.”

Evvelen, “Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın. Hucurat suresi-6” emr-i Kuranisi mucibince bu mülakatın ve içinde geçen ifadelerin doğruluğu teyide muhtaçtır.

Zira bu haber, bir Yahudi gazetesi[2] tarafından nakledilen ve doğruluğu ses kaydı vb. bir şeye ulaşma imkânı olmadığından görüşmenin ve tercümenin nasıl yapıldığı belli olmayan ve kasden farklı ifade edilip edilmediği bilinmeyen bir nakil mahiyetindedir. Üstad Hazretlerinin görüp teyit veya tekzib etme imkânı olmadığı ve Siyonist faaliyetlerin hız kazandığı ve Hilafetin yıkılmaya çalışıldığı bir dönemde Yahudiler tarafından Osmanlı hâkimiyetindeki Selanik’te yayın yapan bir gazete tarafından yapılması gibi birçok sebep bu mülakatta Bediüzzaman Hazretlerine isnad edilen her ifadeye ihtiyatla bakılmasını icap ettirir.

Üstadımızın hep ikaz ettiği, dinsizliği yaymaya çalışan ve Şeair-i İslamiyeyi ve Müslümanların ittihadını bozmaya çalışan gizli komitelerin en başında Siyonist Yahudilerin geldiği muhakkaktır. Bu sebeble Yahudilerin neşriyatlarından gelen böyle bir naklin, Üstad hazretlerinin daha iyi anlaşılmasına değil bilakis yahudilerin kendi gayelerine hizmet edecek şekilde üstadın fikirlerini çarpıtmaya sebeb olduğu muhakkaktır.

Mülakatın geneline bakıldığında ise, bazı bilgiler Üstadın hayatı ve o dönemki mücadeleleriyle örtüşse de birçok kısmı da Üstadın ifade tarzına uygun değildir.

Mülakatta geçtiği iddia edilen “halife unvanı bana biraz gereksiz gibi görünüyor” cümlesi ve Hilafetle ilgili buradaki değerlendirmeler hayatını İ’lay-ı Kelimetullah ve İttihad-ı İslama adamış olan Üstad Hazretlerine atfedilmesi mümkün olmayan ifadelerdir. Şer’i delillerle hakkında icma olan ve İslam tarihi boyunca uygulanan bir manayı kabul etmemek gibi bir azim yanlışı Bediüzzaman gibi bir İslam alimine atfetmek elbette çok büyük bir iftiradır.

Mülakatın bu kısmındaki ifadelerde hilafete “Allah ile halk arasındaki irtibatı zayıflatmak” gibi garip bir mana verilmesinin de hilafete dair ifadeleri aşağıda zikredilen Üstad Hazretlerine isnadı mümkün değildir.

Bu nedenle böyle bir mülakat gerçekleşmiş olsa bile buradaki ifadelerin yalan ve yanlış olarak nakledildiği meydandadır.

Esasen Üstad Hazretlerinin hilafet müessesesi hakkındaki kanaatini öğrenmek için kendisine isnadı şüpheli mülakatlara başvurmaya ihtiyaç yoktur. Bediüzzaman hazretleri, telif ettiği eserlerde bu meseledeki fikrini gayet sarih şekilde ortaya koymuştur.

Bu mesele münasebetiyle o dönemde Bediüzzaman hazretlerinin hilafet müessesesinin durumu, ehemmiyeti ve takviyesine dair görüşleri ile mason komitelerinin planlarıyla alakalı kanaatlerini ifade ettiği bazı kaynak metinleri paylaşmak mevzunun tam anlaşılması noktasında faydalı olacaktır.

Mason Komitelerinin Hürriyet Bahanesiyle Hilafeti Kaldırmaya Çalışmaları

Aşağıdaki dört maddede Üstad hazretleri, mason komitelerinin Alem-i İslam’ı bölüp parçalamak maksadıyla hilafet müessesesine ve hassaten Osmanlı padişahının halifelik sıfatına taarruz edip bu manayı tahrip ederek ortadan kaldırmaya çalıştıklarını açıkça ifade etmektedir.

1-1324’de (1908) mason komitesinin şeriat-ı Ahmediyeyi tahrib niyetiyle hürriyet perdesi altında hilafet-i İslâmiyeye saldırması tarihine tevafuku... (Rumuzat-ı Semaniye 4. Remiz)

2-Ve madem فَصَلِّ لِرَبِّكَ makam-ı ebcedîsi olan 484 adedi işaretiyle o muhteşem merkez-i hilafette 484 sene salât-ı kübra-yı İslâmiyet imam-ı müsli­mîn arkasında kılınmasına işarî müjde veriyor. Elbette o müddetin bitmesi olan 1341 tarihinde mason komitesinin hilafet-i İslâmiyeyi ref’ ile dinsizliğin esasını kabul etmek demek olan dinsizlik manasındaki lâik cumhuriyet tarihine tamtamına tevafuk etmekle... (Rumuzat-ı Semaniye 4. Remiz)

3-Besmele sayılmazsa üç yüz on iki (312) adediyle 1312 (1896) tarihinde dâhilî........

© Risale Haber