menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hep kıyamda duran melekler

8 0
25.09.2025

Sonra bir grup melaike ile karşılaştım. Hepsi ayakta (kıyam)da idiler. İsrafil’e (as) -Ey İsrafil kardeş, bunlar kim? Diye sordum.

-Ey İsrafil kardeş, bunlar kim? Diye sordum.

İsrafil:

-Bunlar ruhanilerdir ve Kerrûbiyyûn melekleridir, dedi. Arşı taşırlar. Onlar yaklaş ve onları selamla.

Yaklaştım ve selam verdim. Selamıma karşılık verdiler. Beni Aziz ve Celil olan Rabbimin keremi ile karşıladılar. Onların yanında bulunduğum sürece ban Rabbimin rahmeti ile ikramda bulundular. Tam o sırada başımın üstünde bir nida (ses) duydum:

-Ey Muhammed Allahın Salat ve Selamı üzerine olsun. Ey Ahmed, Allahın salat ve selamı üzerine olsun, diyordu.

Başımı kaldırıp bakınca bir de ne göreyim. Muhterem bir melek karşımda duruyor. En beyaz kar bile onun yanında siyah kalırdı. Önünde de ona benzer 70 bin melek vardı. Uzanıp beni öptü. Ve bana “Ey Allah’ın Sevgilisi. Yürü Ey yaratılmışların Allah katındaki en itibarlısı” dedi.

Onunla ve beraberindeki melekler refakatinde yürüdüm. Sağımda, solumda, önümde, ardımda bana tazim ederek yürüyorlar, bana ikram ve hürmette bunuyorlardı. Beyaz nurdan 70 bin perdeye varıncaya kadar da bana refakat ettiler.

Ve Perdeler Perdeler

O Beyaz Nur’dan 70 bin perdeden sonra Yeşil Zümrüt’ten 70 bin perde geliyordu. Onu Atlas’tan 70 bin perde, onu Sündüs’ten 70 bin perde, onu Nur’dan (aydınlıktan) 70 bin perde, onu Zulmet’ten (karanlıktan) 70 bin perde onu Misk’ten 70 bin perde, onu Anber’den 70 bin perde ve onu da Ceberut’tan 70 bin perde takip ediyordu.

Perdeler arası mesafe ise 500 yıllık mesafe idi.

Bütün bu perdeleri tek tek geçtim. Bu melekler de bana refakat ediyorlardı. Sonunda Duhan (duman) makamına getirdiler.

Duman makamından Zulmet makamına, Zulmet makamından Nur makamına, Nur, Makamından Mülk makamına, Mülk makamından izzet makamına, İzzet makamından Kemal makamına, Kemal makamından Kahır makamına, Kahır makamından Azamet makamına, Azamet makamından Vahdaniyet makamına, Vahdaniyet makamından Samedaniyyet makamına, Samedaniyyet makamından Beka makamına, Beka makamından Aliyye makamına, Aliye makamından Kibriyâ makamına, Kibriyâ makamından Uluhiyyet makamına oradan da Ferdaniyyet makamına erdirildim...

Etrafıma bakındım, 70 bin meleğin kıyamda saf tuttuğunu gördüm.

Önümden bir ses duydum: “Benimle Habibim Muhammed Aleyhissalatu vesselam arasındaki perdeyi kaldırın!” diye ferman ediyordu.

Sayısını ancak Allahın bildiği perdeler kaldırıldı. Gördüm ki, meleklerden 100 bin saf kıyamda duruyorlar ve asla rükûa varmıyorlar.

Onların arkasında rükû halinde 100 bin saf melek duruyordu. Onları da secde halinde 100 bin saf melek takip ediyordu. Kıyamdakiler sürekli kıyamda, rükûdakiler sürekli rükûda, secdedekiler de sürekli secdede idile. Bunlar kıyamete kadar böyle tesbih edecekler.

500 Yıl Mesafelik Bir adım(*)[1]

Bunları (Allah’ın Celal, Kemal, Baha, Azamet ve Heybeti’ni) düşününce beni bir korku aldı. Heybete kapıldım. Tam bu sırada bana seslenildiğini duydum:

-Ya Ahmed, yaklaş yaklaş! Bana kulak ver:

-Bir adım attım. Bu öyle bir adımdı ki, 500 yılık bir mesafe idi. Bana şöyle denildiğini duydum:

-Ya Ahmed korkma, üzümlü (telaşa kapılma).

Bulduğum şey ile kalbim sükunete kavuştu. Gördüğüm (kuş gibi uçabilen) Refrefti. Beni Efendim ve Sahibim (olan Alahın)’in huzuruna kadar yükseltti. Aklın, hafsalanın alamayacağı olaganüstü işler gördüm. Öyle ki onlar ne hatıra gelmiştir, ne vehme! O her türlü kusurdan münezzehtir. Yücedir O! Ne göz gördü onu ne bir kulak duydu. Beşerin hatırından bile geçmedi.

Rabbime yaklaştım. Öyle ki sanki O’ndan oldum, O oldum! (Kabe kavseyni ev edna) kadar mesafe kaldı aramızda.

Derler ki bu kavuşma göz kapaklarının birbirine kavuşması gibidir. Bunda şaşılacak bir şey yoktur. Çünkü ona, bizatihi Allah salat ve selam kılmıştır. O Allah’ın habibidir, elçisidir. (Sevgili. sevgiliye yakındır).

Bütün Zamanların Bilgisi Rasulullaha Upload Ediliyor…

Sübhanellahu Teâlâ elini iki omzumun arasına koydu.

Oysa ortada insan eline benzer bir el yoktu. Belki O, kudret ve irade eliydi. Onun serinliğini, soğukluğunu ciğerimin üzerinde hissettim.

Ve ne varsa uçup gitti benden. Bütün zamanların öncekilerin ve sonrakilerin bütün ilim ve müktesebatı içime doldu. Ferahlık ve surûr ile doldum. Sebat ve sükun bütün varlığımı kapsadı. Bana, yeryüzünde ve gökyüzünde ne varsa her şey ölüymüş de bir tek ben diriymişim gibi geldi. Na duyuyor, ne bir şey hissediyordum. Tamamen hareketsizdim.

Sonra bir parça kendime geldim. Aklim, ve şuurum da avdet etti. İçinde bulunduğum durumu düşündüm, bu büyük bir şerefti.

Bir nida duydum:

-Ya Ahmed bana yaklaş, diyordu.

"İlahi" dedim, "Sensin O. Efendimsin». Sahibimsin, Selam Sen’sin, esenlik Seh’sin ve Sen’dendir esenlik ve selam!

Aynı, ses bir kere daha yükseldi:

-Yaklaş Ya Muhammed!

Yaklaştım. Bana "Ve aleyke’s-selam" dedi.

Ebu Bekir’in mırıltılarına benzer bir fısıltı duydum:

-"Ebu Bekir bizimle mi ya Rabbi?” diye sordum. "Hayır, Ya Muhammed! Sen öyle bir yerdesin ki ortaya ne Ebu Bekir ne de başka biri ulaşabilir. Sana insanların en sevimlisinin Ebu Bekir olduğunu bildiğim için onun sesini sana işittirdim. Ta ki korkmayasın ve kalbin yatışsın."

Ve Tahiyyat Duası’nın Ortaya........

© Risale Haber