menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Her Hâlin Bir Ubûdiyeti Vardır

11 1
yesterday

Son cumartesi dersinde Uşak'tan gelen misafir kardeşimiz, 23. Mektup'tan ders okudu. Özellikle birinci sayfadaki "Madem dünya bâkî değil ve musibetlerinde bir nevi hayır vardır." cümlesi, dikkatimi çekti. Başlık da bu cümleden doğdu zaten.

Musibette hayır olur mu? Olur, evet. Hatta musibet hâli, senin için bir ibadet yolu, vesilesi de olabilir. Bu, bir bakış, karşılayış, neticede kendini tartma, hadisâta basiretle yaklaşma ile ilgili bir şey. "Şu gaflet zamanında, musibet şeklini değiştirmiş. Bazı zamanda ve bazı eşhasta bela, bela değil; belki bir lütf-u İlâhidir." cümleleri buraya bakıyor. Rizeli Hızır Abi vardı. Hareketli ve gayrimeşru bir hayattan hizmete, hatta velayete uzanan yolu, bir musibetle elde etti. Bâkî olmayan, geçici dünyan, belki birçok yönüyle ağlıyor; ama ahiretin, ebedî hayatın yönüyle gülüyorsun. Daha kârlısın. Aceleciliğimiz, burada da kendini gösteriyor ve asıl musibeti göremiyoruz.

Mesela, bu fakirin başına bir kısım ağır musibetler gelmiştir. Hangisinin hangi hatamız, ihmalimiz ve günahımızdan geldiğini sonradan anladım. Onun için de biraz korkuyorum. Gevşeklik veya ihmallerimiz, şefkat tokatlarını geçip zecre (kovmaya) vardı mı bu bizim felâketimiz olabilir.

Her yönüyle bize rehber olan peygamberler, başta Resûl-ü Ekrem(ASM) bize numuneler sunmuşlar. Hâllerine, başlarına gelenlere hikmet ve basiretle bakan ibrahim'e (Aleyhisselam) ateş, gül bahçesi olmuş; Yunus'a (Aleyhisselam) balığın karnı gemi olmuş; Eyüp'ün (Aleyhisselam) pek çok yara ve beresi, afiyetine vesile olmuş; Yusuf Aleyhisselam zindanı, medreseye çevirebilmiştir. Biz de musibetleri fırsata çeviremez miyiz?

Hapishane, medrese deyince üstadı hatırlamadan geçemiyoruz. Yıl 1935. Eskişehir........

© Risale Haber