Çok Ortaklı Kanlı Ziyafet
Nefis için kullanılan çok sıfatlar var. Bunların içinde 18. Söz'de geçen "Ey fahre meftun, şöhrete müptela, medihe düşkün..." ifadeleri çok çarpıcı ve sahici. "Medihe düşkün" ifadesini en kolayca, kendi nefsimizde tecrübe edebiliriz. Mesela evde, iş yerinde, bir cemaat içinde şöyle biri bizi övse diye beklediğimiz olmamış mıdır çoğu zaman? Şahsen hep beklemişizdir bunu. Yani birinin bizi övmesi, hoşumuza gider. Bazen de dikkatli bir avcı gibi bekleriz birinin bizden söz etmesini. Burada önemli olan, meziyetini kendine nispet etmemek; yani elbiseyi öven birinin nazarını, elbisenin sahibine çevirebilmek.
Övülmeyi arzulayıp buna hemen atlamamız, gıybet meselesinde de oluyor maalesef. Gıybet, tek başına yapılamayacağına göre, yanımıza bir kişiyi de alıp çok ortaklı bir sofra kurmaya hem çok açığız hem de dikkat etsek bile, çok zaman açık düşüyoruz. Kendi adıma söylüyorum bunları elbette. Zaten özellikle bu yazıyı kendi nefsime hitaben yazıyorum. Kendimi göz önünde bulundurmak, muhatap olmak, hem kolay hem de müessir oluyor.
Çok ortaklı olan bir gıybet sofrası, niçin kanlı peki? Yaşadığı, diri olduğu halde yanımızda olmadığı için, bize göre ölü olan bir kardeşimize hücum ediyoruz, onu delik deşik bir vaziyete getiriyoruz da ondan. Gıybetimizle, işin sonunda onun şahs-ı manevisinden kanlar akıtıyoruz masamıza. Çok şahitli olan bu kanlı ortaklığın akıttığı kan hemen oracıkta görünmediğinden, vehameti anlaşılmıyor. Hem de bağırıp çağırma olmadan, sessizce gerçekleşiyor bu fiilimiz.
Gıybetini ettiğimiz, onu tanıdığımızdan ya bir akraba veya dostumuz olduğu kesin olan kişinin belki de pişman olup tövbe ettiği, tövbe ettiği için de sevap kazandığı, kazanmaya devam ettiği bir hatası, günahı, bu sefer bize günah kazandırmaya devam ediyor, farkında mıyız?........
© Risale Haber
