menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Nihal Candan, ölmekten değil, yaşamaktan korkuyordu

23 0
27.06.2025

Gabor Mate, Vücudunuz Hayır Diyorsa'da, ölümcül hastalıklarla mutsuzluk arasında bir ilgi bulunduğunu iddia ediyor. Yani, insanlar, "Bu şartlarda yaşanmaz!" diye içten içe şikâyetlendiklerinde, şükürsüzlüklerinde, bedenlerine de bir mesaj yolluyorlar: "Ayrılmanın bir yolunu bul!" Ve beden bu emri dinliyor bazen. Hatta sahibi karşı koysa bile dinliyor. Kitapta, Mate, incelediği bazı vakıalar üzerinden delillerini de aktarıyor:

"Kanser teşhisi konulanlar ile intihar grubu arasında çarpıcı benzerlikler bulunmaktaydı. (...) Öncelikle, ortada tütün gibi bir dış kanserojen madde olsa bile, kanser, kendi başına bakıldığında, bir yanıyla içerideki seyrin neticesinde bir yanlışlık olduğunu gösterir. (...) Yani ağrı da bir algı biçimidir. (...) Kendi zararımıza olmasına rağmen görmezden geldiğimiz bilgileri sunar bize. (...) Kanser, multipl skleror, romatoid artrit ve incelediğimiz diğer hastalıklar yetişkin yaşamında aniden ortaya çıkan yepyeni gelişmeler değil, yaşam boyu var olan süreçlerin vardığı doruk noktalardır."

Nihal Candan da, hastalığı sürecinde yapılan bir söyleşide, şunları söylemiyor muydu: "Dramatik sayılabilecek şekilde vazgeçtim. En az enerji harcayarak. Sadece ismi 'intihar' olmasın hani. Orada olmaktan o kadar memnun değildim ki. Sadece durdum. Geçmesini bekledim. Çok anlayamadım. Hâşâ, Allah zaten çok yardımcı, hepimizin yâr ve yardımcısı. Ama yaşam fonksiyonlarımı en aza indirip geçmesini beklemek benim o anki tek planım olabildi."

Kafka'nın Bir Açlık Sanatçısı öyküsünü okuyanlar da hatırlayacaktır. Orada da Açlık Sanatçısı, kendisini akışın dışında bulduğu için, layık olmadığı bir konumda gördüğü için, açlığını uzatarak gitmeyi seçiyordu. Kaza değildi. Hayır. Sessizliğiyle uzattığı bir sürecin sonucuydu ölümü. Kafka da, hikâye boyunca, Açlık Sanatçısı'nın içdünyasını resmederek intihara gidişini hissettiriyordu.

Hissetmek deyince aklıma, İtalo Svevo'nun Hayat İşte'sinde, intiharından hemen önce Alfonso hakkında söyledikleri geldi: "Oysa Alfonso kendini yaşamaya yeteneksiz hissediyordu. Kaç kez boş yere anlamaya çalıştığı birşey vardı ki, hayatını zehirliyor; dayanılmaz hale getiriyordu. Sevmeyi de bilmiyordu, zevk almayı da; en iyi koşullar içindeyken başkalarının en acılı koşullarda duyduğundan fazla ıstırap çekmişti. Hiç hayıflanmadan terk ediyordu yaşamı. Kuşkuların ve nefretlerin üstüne çıkmanın yolu oydu. Düşlediği feragat oydu işte. Huzur nedir bilmeyen o vücudu yok etmek gerekiyordu; hayatta kaldıkça savaşmaya sürükleyecekti; çünkü oydu varlığının nedeni."

'Kuşkuların ve nefretlerin üstüne çıkmak...' bu biraz da hisseder olmaktan şikayet işte. Kolay kırılabilir, dokunulabilir, incitilebilir olmaktan şikayet ediyor aslında Alfonso. Tıpkı Mehmet Pişkin gibi. O da demiyor muydu videosunun bir........

© Risale Haber