menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Eski Tas Eski Hamam

50 1
20.05.2024
BAKIŞ

  • VAHAP COŞKUN
  • 20 Mayıs 2024

İktidar, normalleşme mecburiyeti duyuyor, çünkü bir makas değişikliğine gitmediği takdirde toplumsal desteğinin daha da küçüleceğini görüyor. Ancak mevcut iktidar denklemi, normalleşme hamlelerini çok kısıtlı bir alana mahkûm ediyor.

Uzun süredir kamuoyunu meşgul eden Kobani Davası’nda ilk derece mahkemesi kararını verdi. Hukukun gereklerinden ziyade siyasetin ihtiyaçlarına dayanan ve bütün aşamalarında iktidarın belirleyici olduğu bu davada çıkan kararların siyasi açıdan bazı önemli sonuçlar doğurması kaçınılmaz.

Evvela, Kobani Davası’ndan sonra oluşan tablonun 31 Mart seçimlerinin ardından çok bahsi edilen “normalleşme” veya “yumuşama” sürecine sekte vuracağını belirtmek gerekir. Evet, iktidar, ekonomide ve dış politikada mecburiyetten normalleşme sınırlarına çekiliyor. Fakat hukukta normalleşme ışığı görülmüyor. Her gün beklentiler ve umutlar boşa çıkıyor, hukuk sahasında dağ fare doğuruyor.

Oysa eğer Türkiye’de bir normalleşmeden söz edilecekse, bu sürecin öncelikle hukukta başlatılması gerekirdi. Normalleşme derken de kastedilen belli: Hukukun asgari gerekleri yerine getirilsin ve az çok hukuka uygun hareket edilsin. Yani mahkeme kararları tanınsın. En yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bir kararın akıbeti bilinsin. İdarenin, mahkemelerin kararlarını yerine getirip getirmeyeceği tartışılmasın. Hukuki belirlilik sağlansın. Hukuki güvenlik yerle yeksan edilmesin.

Doğrusu bunlar da atla deve değil, hukukun abc’si. Ancak gelin görün ki o en alt seviyeden bile çok uzaktayız hâlâ. Son olarak gerek Yargıtay seçimlerinde, gerek Kavala ve Kobani dosyasında yaşananlar normalleşme için alınması gereken daha çok yolun olduğuna işaret ediyor.

Kürtleri Dışlayan Yumuşama

Tabiatıyla kendi anayasasına ve kendi kanunlarına riayet etmeyen bir iktidar pratiği derinleştikçe, normalleşmeye hizmet edeceği düşünülen bazı adımlar da ölü doğuyor. Mesela alın “yeni anayasa” tartışmasını! O çok şikâyet edilen 1982 Anayasası’nın bile gerisinde kalınan bir vasatta, iktidar ile muhalefet arasında anlamlı bir anayasa mesaisi olabilir mi? Olamaz.

İktidarın hukuku çiğneme ve hukuka dönmeme ısrarı devam ettiği........

© Perspektif


Get it on Google Play