Modern Siyasal Rejimlerde Bir Çelişki: Rekabetçi Otoriteryanizm
Demokrasi, sadece seçimlerden ibaret değildir; aynı zamanda halkın devletle ilişkisini, bireysel özgürlükleri ve kamusal katılımı içeren bir yaşam biçimidir. Bu yaşam biçiminin rekabetçi otoriteryanizm gibi rejimler aracılığıyla yok edilmesi, halkın tüm toplumsal katmanlarını derinden etkilemekte ve insan hakları ile özgürlüklerin yok olmasına yol açmaktadır.
- TUNAY ŞENDAL
- 6 Mayıs 2025
Son yıllarda dünya siyasetinde dikkat çeken en önemli olgulardan biri, rekabetçi otoriteryanizm olarak tanımlanabilecek yeni bir yönetim biçiminin yükselişidir. Geleneksel otoriter rejimlerin baskıcı özelliklerine karşılık rekabetçi otoriteryanizm, belirli ölçüde seçime dayalı mekanizmaları koruyarak, muhalefeti denetleme ve meşruiyetini pekiştirme amacını gütmektedir. Bu tür rejimler, resmî olarak demokratik işleyişlere sahip gibi görünseler de uygulamada demokrasinin temel ilkelerinden sapmakta ve çoğu zaman halkın iradesini sınırlamaktadırlar. O halde, rekabetçi otoriteryanizmin doğası, bu tür rejimlerin günümüzdeki yaygınlığını ve toplumlar üzerindeki etkilerini anlamak için kritik hale gelmiştir.
Demokrasi Maskesi Altındaki Güç Hegemonyası
Rekabetçi otoriteryanizm, Michael Bratton ve Nicolas van de Walle (1997) tarafından sahte bir demokratik çerçeve altındaki yönetimlerin nasıl otoriter kalabildiğini açıklamak amacıyla ortaya atılırken “Rekabetçi otoriteryanizm” terimi kavramsal olarak, siyaset bilimciler Steven Levitsky ve Lucan A. Way tarafından ilk kez 2002 yılında kullanılmıştır. Bu kavram, Levitsky ve Way’in “The Rise of Competitive Authoritarianism” başlıklı makalelerinde tanımlanırken daha sonra aynı adı taşıyan 2010 tarihli kitaplarında detaylandırılmıştır. Kavram, temel olarak demokrasinin belirli unsurlarını, örneğin seçimler veya çok partili sistem gibi, varlıkta tutarak, iktidarın ellerinde toplanmasını sağlayan bir yönetim biçimini işaret etmektedir. Ancak bu tür rejimler, halkın gerçek temsili yerine iktidarı pekiştiren ve toplumsal denetimi elinde bulunduran elitlerin çıkarlarını gözetmektedir.
Rekabetçi otoriteryanizm, aslında bir demokrasi maskesi altında otoriterliğin keskin dişlerini saklamaktadır. Bu maskenin arkasındaki asıl amaç, halkın katılımını sınırlamak ve rejimin kalıcılığını sağlamlaştırmaktır.
Teorik Temeller: Demokrasi ve Otoriteryanizm Arasındaki Gerilim
Rekabetçi otoriteryanizmin temelinde yer alan bu gerilim, demokrasi ve otoriteryanizm arasındaki ilişkiyi sorgulamaktadır. Demokrasinin temel ilkesi, halkın egemenliğine dayalı bir yönetim anlayışıdır. Oysa otoriter rejimlerde, egemenlik genellikle bir kişi ya da küçük bir elit grubun elindedir. Bu çelişki, rekabetçi otoriteryanizmde de belirgin bir şekilde kendini göstermektedir. Seçimler ve siyasi partiler gibi demokratik unsurlar, rejimin halk nezdindeki meşruiyetini artırmak amacıyla kullanılırken, bu süreçlerin manipülasyonu, çoğu zaman rejimin gücünü pekiştiren bir araca dönüşmektedir.
Rekabetçi otoriteryanizmi anlamak için, klasik otoriter rejimlerin özelliklerinden ayrıldığı noktaları incelemek önemlidir. Klasik otoriteryanizm, halkın siyasi süreçlere katılımını tamamen engelleyerek iktidarın kesintisiz bir şekilde sürmesini sağlarken; rekabetçi otoriteryanizm, seçimler ve partiler aracılığıyla halkın görünür bir şekilde katılımını teşvik eder. Ancak, bu seçimler genellikle manipüle edilmekte, muhalefet partileri baskı altına alınmakta hatta sonuçlar önceden belirlenmektedir. Seçimler, demokratik temsili sağlamaktan ziyade rejimin otoriter yapısını meşrulaştıran birer araç haline gelmektedir.
Küresel Perspektif: Rekabetçi Otoriteryanizmin Uygulama Alanları
Rekabetçi otoriteryanizmin en belirgin örnekleri, son yıllarda Asya, Afrika ve Ortadoğu’da görülmektedir. Rusya, Macaristan, Çin ve bazı Ortadoğu ülkeleri, bu tür yönetim biçimlerinin en somut örneklerini sergileyen ülkeler arasında yer almaktadır. Bu ülkelerde seçimler düzenlenmekte, çok partili sistemler varlık göstermekte, ancak bu sistemler çoğu zaman iktidarın denetiminde ve bağımsız muhalefetin etkin olmasına engel olacak şekilde yapılandırılmaktadır.
Örneğin Rusya’daki Putin yönetimi, seçimleri ve çoğulcu siyaseti maske olarak kullanarak halkın katılımını sınırlamaktadır. Putin’in sürekli olarak seçimlerde kazandığı zaferler, görünürde halk desteğiyle elde edilse de bu zaferlerin ardında, medyanın kontrolü, muhalefetin baskı altına alınması ve seçmenlerin manipülasyonu bulunmaktadır. Buna benzer şekilde, Türkiye’de son yıllarda artan baskılar, medya özgürlüğünün kısıtlanması ve muhalefet partilerinin zayıflatılması, rekabetçi........
© Perspektif
