21’inci Yüzyılın Yeni Otoriter Yükselişi: Tekno-Monarşiler
Tekno-monarşiler, geleneksel otoriterlikten farklı olarak dijital araçları kullanarak bireylerin özgürlüklerini sınırlandıran ve güçlerini uzun vadede koruyabilen sistemlerdir. Çin ve Kuzey Kore gibi devletler bu modeli benimserken, ABD ve Avrupa gibi ülkelerde de dijital gözetim ve teknoloji elitlerinin yükselişi, modern monarşik yapıların demokratik toplumlarda bile güç kazanabileceğini göstermektedir.
- TUNAY ŞENDAL
- 7 Nisan 2025
Geleneksel otoriter yönetimler, genellikle askerî güç, ideolojik propaganda ve merkezi kontrol mekanizmaları ile karakterize edilirken, 21’inci yüzyılda farklı bir otoriterleşme dalgası ortaya çıkmaktadır: Tekno-Monarşiler.
Bu kavram, teknoloji, yapay zekâ ve büyük veri yönetimiyle desteklenen, bireysel ya da hanedanvari bir liderliğe dayalı otoriter yönetimleri tanımlamak için kullanılmaktadır. ABD’de Donald Trump’ın 2024 seçimlerini yeniden kazanması, Çin’in dijital gözetim sistemleriyle otoriterliğini pekiştirmesi, Kuzey Kore’nin silahlanma yarışında yapay zekâ destekli stratejilere yönelmesi ve Elon Musk, Jeff Bezos gibi teknoloji devlerinin ekonomik ve siyasi gücü, tekno-monarşik sistemlerin yükselişine işaret eden gelişmelerdir.
Tekno-Monarşi Nedir?
Tekno-monarşiler, otoriter liderliğin yüksek teknoloji, büyük veri ve yapay zekâ destekli gözetim sistemleriyle birleştiği yönetim biçimleridir. Bu sistemlerin temel özellikleri şunlardır:
Dijital Otoriterlik: Devlet veya özel şirketler, vatandaşları kontrol etmek için büyük veri ve yapay zekâ kullanmaktadır. Örneğin, Çin’in Sosyal Kredi Sistemi, bireylerin ekonomik ve sosyal davranışlarını puanlandırarak dijital bir otorite oluşturmaktadır.
Tek Adam Yönetimi: Geleneksel monarşilerde olduğu gibi, gücün tek bir liderde veya dar bir elit grubunda yoğunlaşması mahiyetiyle Vladimir Putin’in uzun süreli iktidarı ve Xi Jinping’in sınırsız başkanlık yetkisi bu yapıya örnek oluşturmaktadır.
Teknoloji Şirketlerinin Gücü: Elon Musk’ın Starlink ağıyla küresel iletişimde bağımsız bir güç haline gelmesi veya Mark Zuckerberg’in Metaverse projeleriyle dijital bir toplum yaratma girişimi gibi devletlerden bağımsız olarak, teknoloji devlerinin kendi dijital düzenlerini kurması bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Bu unsurlar, 21’inci yüzyılda yeni bir otoriterlik biçimi ortaya çıkarmaktadır. Peki, dünya genelinde bu eğilimin somut örnekleri nelerdir?
Günümüzden Tekno-Monarşi Örnekleri
1. ABD: Trump ve Dijital Otoriterlik
Donald Trump, 2016’da başkan seçildiğinde Twitter’ı (şimdiki X) aktif kullanarak kamuoyunu yönlendirmiştir. Trump’ın ilk başkanlık döneminde Twitter’ı doğrudan bir propaganda aracı olarak kullanması ve algoritmik manipülasyonlarla desteklenmesi, dijital çağda nasıl bir liderlik anlayışı doğduğunu göstermiştir. Keza 2024 seçimleri öncesinde anketlerde (Şubat 2024 itibarıyla) yüzde 45-50 oranında destek aldığı görülmektedir.
Trump, sosyal medya platformlarını doğrudan etkileyerek kitleleri yönlendirmekte ve “Truth Social” gibi alternatif medya araçları ile bağımsız bir dijital otorite kurmaktadır. 2024 seçimleri için Trump’ın yapay zekâ destekli kampanya stratejileri kullanması, dijital otoriterliğin ABD’de de bir güç unsuru haline geldiğini göstermektedir.
Trump’ın sosyal medya profilinin 2021’de Facebook ve Twitter tarafından engellenmesi, teknoloji şirketlerinin siyasi liderler üzerindeki kontrol gücünü de göstermektedir. Ancak Elon Musk’ın Twitter’ı satın almasıyla Trump’a destek veren söylemlerin tekrar öne çıkması, teknoloji elitlerinin siyasi aktörlerle karşılıklı bağımlılığını ortaya koymaktadır.
2. Çin: Dijital İmparatorluk
Çin, modern dünyanın en büyük tekno-monarşik devletlerinden biri olarak değerlendirilmektedir.
2026’ya kadar tam kapasiteyle çalışması planlanan Sosyal Kredi Sistemi, vatandaşların tüm dijital ve fiziksel davranışlarını puanlandırarak devlet kontrolünü artırmaktadır. Ülkede 540 milyondan fazla güvenlik kamerası aktif olarak........
© Perspektif
