menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Amerikalıların Demokrasilerini Kurtarmak İçin 400 Günü Var

13 0
21.09.2025

Korkunun bu kadar hızlı ve geniş çapta yayılacağını düşünmemiştim. Önümüzdeki yıl yapılacak ara seçimler hem Demokrat Parti hem de tüm demokratlar için oldukça önemli.

ABD’den Avrupa’ya net bir kanaatle dönüyorum: Amerikalı (bütün) demokratların ABD demokrasisini kurtarmaya başlamak için 400 günü var. Önümüzdeki sonbaharda yapılacak ara seçimler Donald Trump’ı dizginlemeye başlayacak bir Kongre ortaya çıkarırsa, cumhuriyetin geleceğini güvence altına alacak olan yürütme gücünün barışçıl bir şekilde devrini hazırlamak için 700 gün daha olacak. (Yani) “ABD demokrasisini Kurtarma Operasyonu”nun 1. ve 2. aşamaları.

Çok mu abartılı? Öyle olduğunu düşünmeyi çok isterdim. Ne var ki bu yaz ABD’de geçirdiğim yedi hafta boyunca her gün Başkan Trump’ın ABD demokrasisinin yerleşik normlarına saldırma hızı ve yönetsel acımasızlığı ve bu saldırıya direnişin zayıflığı karşısında sarsıntı yaşadım. Bir kez aşındığında liberal bir demokrasiyi yeniden tesis etmenin çok zor olduğunu gösteren uluslararası bulgular her geçen gün artıyor. Yıkmak yapmaktan çok daha kolay.

İşte bu yüzden, partisi ya da ideolojisi ne olursa olsun tüm demokratlar, 3 Kasım 2026’da yapılacak ara seçimlerde Demokratların Temsilciler Meclisi’nin kontrolünü yeniden ele geçirmesini umut etmek zorunda. Demokratların karman çorman politikaları ya da darmadağın olan mevcut liderlikleri nedeniyle değil, sadece ABD demokrasisinin, ABD Anayasasında öngörülen, başkanın gücünü denetleyen temel kurum olan Kongrenin yeniden görevini yapmaya başlaması gerektiği için. Cumhuriyetçiler Trump’ın hakimiyeti ve baskısı altında her iki meclisi de kontrol ettiği sürece de bu gerçekleşmeyecek.

Diğer otoriter güç gasplarına ilişkin, 1930’ların Avrupa’sından Viktor Orbán’ın Macaristan’ına kadar, birçok karşılaştırma yapıldı. Beni etkileyen önemli ölçüde ABD’deki durumun kendine özgü özellikleri oldu. Bu özelliklerden sadece dört tanesini saymak gerekirse: Yürütme yetkisinin aşırı kullanımı; kronik seçim hileleri (gerrymandering), yaygın şiddet ve otoriter eğilimli birinin ABD’de her alana sirayet eden kapitalist rekabeti kendi lehine nasıl kullanabileceği.

Yürütmenin yetkisini aşması tehlikesi en başından beri vardı. Devrimci savaş kahramanı Patrick Henry (“ya özgürlük ya ölüm”) 1788’de Virginia’daki tasdik kongresinde anayasaya karşı oy kullanmıştı çünkü bu anayasanın suçlu bir başkana “Amerikan tahtını ele geçirmek için fütursuzca bir hamle yapma” şansı vereceğini düşünüyordu. 20. yüzyıl boyunca her iki partinin başkanları, söz konusu anayasanın 2. maddesinde oldukça kötü bir biçimde tanımlanan “yürütme yetkisini” genişletti. Daha yakın dönemde ise muhafazakârların çoğunlukta olduğu........

© Perspektif