Metin Önal Mengüşoğlu’nun Edebi ve Fikri Köşe Taşları
Araştırmacı-yazar Hamza Türkmen, şair Cahit Koytak ve Muş Alparslan Üniversitesi’nden akademisyen Ferhat Çiftçi, şair ve yazar Metin Önal Mengüşoğlu’nu anlatıyor.
- NAMAN BAKAÇ
- 22 Şubat 2025
Mülakat: Naman Bakaç
Türkiye’de İslami camianın yakından tanıdığı, düşüncelerine dikkat kesildiği, yaklaşımlarını ise bir hayli önemsediği, nadir ancak medyatik olmayan şahsiyetlerden biridir Metin Önal Mengüşoğlu. 60 yıldır düşünen ve düşündüren, sorgulayan ve sorgulatan, aklın ve kalbin marifetinden çıkmayan, hayatı ve dünyayı gelenekçi veya modernist tasavvurlarla değil vahiy temelli çerçeveleyip, bunu eleştirel bir tarzla yapmaya çalışan bir münevverdir kendisi.
Anaakım medyada görülmemesine rağmen dipten gelen bir ilgiyle ne düşündüğü merak edilen bu münevverin şiir, düzyazı, kurgusal metinler, portre, şehir yazıları ve inceleme metinlerini bir soruşturma dosyasıyla analiz etmeye çalıştık. Araştırmacı-yazar Hamza Türkmen, en yakın dostu bellediği şair Cahit Koytak ve Muş Alparslan Üniversitesi’nden, Taşranın Direnci Şehrin Bilinci eseriyle Mengüşoğlu’nu kaleme almış akademisyen Ferhat Çiftçi ile konuştuk.
"MENGÜŞOĞLU, DÜŞÜNSEL TUTARLILIĞINI MODERNİST YA DA GELENEKÇİ HAVZALARDAN DEĞİL ISLAH EKOLÜNDEN SAĞLADI"
Hamza Türkmen-Araştırmacı-Yazar
Geçmişten beri bildiğimiz ve takip ettiğimiz kimlik aşılayan kişilerin değerlendirmesi biraz da kendi kimliksel serüvenimizle ilişkilidir.
1970’li yılların başında ideolojik kavgalar ortamındaydık. İstanbul Hukuk Fakültesi’ndeydim. Üniversiteden bazı arkadaşlarımla kimliğimizi netleştirme kaygısı ve arayışı bizi alternatif okumalara itiyor ve benzer kaygıları taşıyan mümin yönelimli kişi ve çevrelerle diyalog ve müzakerelere mecbur kılıyordu. İşte aynı fakültede öğrencilik yapmış Metin Önal Mengüşoğlu ağabey ve onun beslendiği arka zemini oluşturan Kriter Dergisi, daha öncesinde Malatya Fikir Kulübü ve Said Çekmegil ağabeyden de o dönemlerde haberdar olmuştuk.
Kur’an merkezli eğitici materyal yoksunluğu içinde, Mehmet Akif’ten öğrendiğimiz perspektifle, resmî ideolojinin fikri ve yapısal barikatlarını aşmaya çalışıyorduk. Ufkumuzu ötelere taşımak isteyen arayışlar içinde bütünsel İslam temasını Hilafet ve Saltanat, İslam Davası, Yoldaki İşaretler, Kur’an’a Göre Dört Terim kitapları ve benzerleri ile aşmaya çalıştığımız yıllardı. Tüm perdelemelere rağmen Hayrettin Karaman’ın İslam Hukukunda İçtihad kitabı, daha lise son sınıfta bazı arkadaşlarımızla müzakere ettiğimiz önemli eserlerden birisiydi. Bu kitaplar o dönemde İslami tahkik ruhumuzu en fazla geliştiren ve bizleri araştırmalara sevk eden rehberlerimiz olmuştu. Artık devletçi, milliyetçi, sağcı tutumdan; resmî ideolojinin dizayn etmeye çalıştığı modernist din algısından; Osmanlı’dan devralınan mezhepçi ve bâtıni tasavvuf anlayışını taşıyan gelenekçi telakkilerden sıyrılıp ana kitabımız Kur’an’ı ve Resulullah’ın (s) uygulamalı Sünnet’ini anlamanın yolunu öğrenmeye çalıştığımız zamanlardı.
ARAYIŞ VE BİLİNÇLENME SÜRECİMİZİN EN GÜZEL ŞİİRLERİNDEN BİRİNİ, MENGÜŞOĞLU KRİTER DERGİSİ’NDE YAYIMLAMIŞTI
Necip Fazıl’ın Batılılaşma sürecine karşı duygusal ama tasavvufi sübjektifliğin anaforunu aşamayan çıkışları; Sezai Karakoç’un mistikliğe hapsolmuş “ikinci yeni” kalıbıyla “Diriliş Nesli” arayışları; neşriyat alanında Beyaz Saray yayıncılığı olarak karşımıza çıkan ve tarihi şartlarda donmuş kültürel hikmet arayışları İslami bütünlüğü kavramamıza yol açan bir sadelik taşımıyordu. İslam adına hem fikri ve akidevi hem usûlî/metodolojik hem siyasi ve metodik bir bütünsellik arayışı içindeydik. Bize dayatılan Türkiye ulusal sınırları içinde artık millici, devletçi, sağcı kimliklerden arınıp -ki o zamanlar henüz dindar sol öykünmecilik ya da Post-İslamcılık zuhur etmemişti- sadece Rabbimizin bizi tanımladığı gibi “müslim” sıfatıyla tanıklık yapma hamlesi, daha doğrusu “Türkiye tevhidi bilinçlenme süreci” yeni yeni filizleniyordu. Bu dönemin arayış ve bilinçlenme sürecini en güzel çerçeveleyen şiirlerden birisini Kriter’in 1979 yılının ilk sayısında Mengüşoğlu yayımlamıştı:
Asyalı Bir Ozanın Öğütleri
“…Ve Asya ve Avrupa
ve Afrika Amerika bile
her yer
Hak’kın egemenliğine girinceye dek
Ulaştırmalı tebliği
Kalemle, kılıçla ve dille
Cennete bir adım daha yaklaşmalısın
Bir adım daha şehadete.
Öyle donanmış olmalısın ki
Her an
İnsana söyleyecek sözün olmalı
Ya Hak söylemeli ya susmalı.” (‘79/1-6)
1976 Mayıs’ında yayımlanmaya başlayan Kriter Dergisi’ndeki bu sese, bir ay önce 1976 Nisan’ında yayınlanan Düşünce Dergisi’nden Ömer Özbay, Cumali Ü. Hasannebioğlu, Hüseyin Besli gibi İslami uyanış çabalarımızı bedii vurgularla güçlendirmeye çalışa veya Ağustos 1977’de yayınlanmaya başlayan Yeni Ölçü Dergisi’nden Hüsnü Aktaş’ın edebiyat alanında veya tiyatro sahnelerinden yükselen sesleri de duygu ve zihinlerimizde taze alanlar oluşturuyordu. 1978’de çıkan Aylık Dergi ile de bu alanlar yeni mevziler kazanıyordu. Ancak İslami uyanış fikrinin estetik hüviyet kazanmış halini bugüne kadar en çok sürdüren ve san’atın fıtrat temelli teorisini anlatmaya çalışan kişi Metin Önal Mengüşoğlu oldu. Kriter’den sonra Hikmet Zeyveli ile 1988’de çıkarmaya başladıkları Kelime dergisi de bu gayretlerinin bugüne ulaşan köprüsünü oluşturdu.
1970’li yıllarda İslami düşünce konusunda tahkik ehli müminler arasında iki unsur yaygınlık kazanmıştı. Birincisi “vakıasız”, yani kesin bilgiye dayanmaksızın hakikatin ortaya çıkmayacağı; ikincisi ise ilmi düşüncenin “delilsiz” olmayacağı, yani ilahi ve korunmuş nass olmadan hakikate ulaşılamayacağı.
Mengüşoğlu, düşünsel tutarlılık yolunu modernist ya da gelenekçi asabiye havzalarından değil; ıslah ekolünün sözlü ve yazılı birikimi ile hemhal olan Terzi Said, Bahaddin Bilhan, Topal Said, Şeyho Duman gibi gayretli tahkik ehlinin bir nevi Said Çekmegil öncülüğünde ve onun terzi dükkânında fahri olarak oluşturdukları Malatya Fikir Kulubü’ndeki müzakere ve münazaralara........
© Perspektif
