İki Madalya, Bir Ülke ve Bir Soru: Neden Sadece Atlas ve Sidar?
- MENEKŞE TOKYAY
- 5 Ağustos 2025
Atlas ve Sidar’ın aldığı madalyalar, eğitim tartışmalarının ne kadar dar ve sığ bir zeminde yürütüldüğünü yüzümüze çarpıyor. Bu başarılar bir sistemin beklenen sonucu değil, sistemin eksiklerini bireysel çabayla aşan çocukların zaferi.
“Eğer bir yerlerde bilime, demokrasiye, aydınlığa
aç bir çocuk senin ışığını bekliyorsa, sönmeye hakkın yoktur.
Işıyacaksın!”
Prof. Türkan Saylan
Barselona’da bu yıl beşincisi düzenlenen ve 36 ülkeden 980 öğrencinin katıldığı Uluslararası STEM Olimpiyatları’nda Türkiye’den iki çocuk, Atlas Haser ve Sidar Cem Kılagöz, kendi yaş kategorilerinde tüm dünyayı geride bıraktı.
36 ülkeden 980 öğrencinin yarıştığı olimpiyatlarda Atlas, 6. sınıf seviyesinde matematikte dünya birincisi olurken, bilimde de gümüş madalya aldı. Sidar ise 4. sınıf seviyesinde hem matematikte birinciliğin, hem de bilim alanında altın madalyanın sahibi oldu.
Atlas, Haziran ayında Dubai’de düzenlenen Geleceğin Dahileri Öğrenci Olimpiyatları (FISO) finallerinde de matematikte dünya birinciliği elde etmişti. Aynı olimpiyatlarda Sidar Cem de hem matematik hem IQ alanlarında altın madalya almıştı.
Cağaloğlu Anadolu Lisesi de kısa süre önce İsviçre’deki CERN (Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi) yarışmasını kazanan ilk Türk lisesi oldu. Bu yarışma, dünya çapında liseler arasında düzenlenen en prestijli yarışmalardan biri. 72 ülkeden 3.500 başvuru yapılıyor. Kazananlar ise CERN laboratuvarlarında deney yapma hakkı kazanıyor. Cağaloğlu Anadolu Lisesi’nin 7 öğrencisinden oluşan takım, yarışma için radyoaktif atıkların insan ve doğa üzerindeki zararlarını azaltmaya yönelik bir nükleer enerji temalı deney önerisi sunarak beş finalistten biri oldu.
Tüm bunlar kulağa rüya gibi geliyor, değil mi?
Ama bu gerçek başarıları manşete taşımadan önce sormamız gereken temel bir soru var: Bu çocuklar nasıl başardı? Dahası, bu tür başarıları neden hâlâ tekil örnekler olarak konuşuyoruz?
Örneğin 2,3 milyon adayın Yükseköğrenim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçları geçtiğimiz ay açıklandı. Bu sınavda mevcut eğitim sisteminin karnesi olarak değerlendirilen Temel Yeterlilik Testi (TYT) sonuçlarında bu sene ortalama netlerin oldukça düşük olması, fen bilimlerinde ortalama netin 4,11, matematikte ise 6’da kalması, matematikte adayların yüzde 13’ünün bir doğru dahi yapamaması, fen bilimlerinde hiç doğru yanıt veremeyenlerin oranının yüzde 9 olması oldukça düşündürücüydü.
Türkiye’de eğitime dair konuştuğumuzda genellikle çağdaş dünyanın ters yönüne ve çoğu zaman da çıkmaz sokaklara doğru son sürat ilerleyen müfredat değişiklikleri, yapboz gibi sürekli değişen sınav sistemleri ve şaibe iddiaları, atanamayan öğretmenler veya sansasyonel birkaç haber dışında derinlikli bir tartışma yürütülemiyor. Oysa Atlas ve Sidar’ın aldığı madalyalar, tam da bu gündemin ne kadar dar ve sığ olduğunu yüzümüze tüm gerçekliğiyle çarpıyor.
STEM neden bu kadar önemli?
En başından başlayalım. STEM (Bilim, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) neden bu kadar önemli? Önemli çünkü 21. yüzyılda sadece bilmek yetmiyor; derinlemesine düşünebilmek, problem çözebilmek, akılcı çözümler üretebilmek, eleştirel ve yaratıcı bakabilmek ve birlikte çalışabilmek de gerekiyor. STEM işte tam da bu yetkinliklerin tümünü kapsayan bir eğitim yaklaşımı. STEM eğitimi güçlü olan ülkeler, ekonomik ve teknolojik açıdan daha rekabetçi oluyorlar.
Ayrıca, birçok öngörüye göre, önümüzdeki yıllarda en çok talep görecek mesleklerin büyük kısmı STEM temelli olacak. Yapay zekâ, robotik, veri bilimi, yenilenebilir enerji ve biyoteknoloji gibi alanlar hızla büyüyor. STEM eğitimi, çocukları ve gençleri bu dönüşen iş gücü piyasasına da hazırlıyor.
Fen dendiğinde akla uzay bilimlerinden çevrebilime, genetikten fiziğe uzanan geniş bir yelpaze geliyor. Teknoloji alanında bilgisayar ve bilişim bilimleri; mühendislikte mekanikten elektriğe pek çok dal; matematikte ise cebir, istatistik ve geometri gibi disiplinler STEM çatısı altında değerlendiriliyor.
Ama Türkiye bu konuda maalesef yolun çok başında.
Üç yıllık döngülerle gerçekleştirilen, her döngüde bir alanın odak haline getirildiği ve 37’si OECD üyesi olan 81 ülke çapında yapılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nda (PISA) 2025 yılında 15 yaşındaki öğrencilerin fen becerilerine odaklanılacak. Oysa matematik, okuma ve fen alanlarında Türkiye halen OECD ortalamasının altında. Bu tablo da Türkiye’de öğrencilerin sosyoekonomik yeterlilikler ve akademik........
© Perspektif
