menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Françafrique’nin Sonu mu? Fransa’nın Afrika’daki Gerileyen Etkisi

30 10
07.09.2025

Macron’un Kamerun açıklaması, Fransa’nın Afrika’daki geçmişini kabul etme çabasını yansıtıyor, ancak bu, derin bir özrün veya tazminatın yerini tutmuyor. Fransa, sömürgecilikten bu yana Afrika’yı ekonomik ve siyasi bir arka bahçe olarak gördü. Françafrique, CFA frangı ve askeri üslerle bu miras devam ediyor. Fransız şirketleri (TotalEnergies, Bolloré, Areva), kaynakları kontrol ederken, kalkınma yardımları yoksulluğu çözmüyor.

Fransa’nın Afrika kıtasıyla ilişkisi, sömürgecilik, neo kolonyalizm ve günümüzdeki göstermelik reform çabalarıyla dolu bir tarihsel süreç. Emmanuel Macron’un Temmuz 2025’te Kamerun’a yönelik mektubu, Fransa’nın kolonyal geçmişle yüzleşme çabalarının son örneği olarak öne çıkıyor. Ancak bu mektup, tazminattan uzak ve somut adımlar içermiyor. Dolayısıyla yalnızca “sembolik bir jest” olarak yorumlanıyor. Bu çalışma, Macron’un açıklamasından hareketle, Fransa’nın Afrika politikasını tarihsel ve güncel bağlamda inceleyecek.

Macron’un Kamerun Açıklaması: Bir Hesaplaşma mı, Diplomatik Manevra mı?

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Kamerun Cumhurbaşkanı Paul Biya’ya yazdığı ve 13 Ağustos’ta kamuoyuna yansıyan mektupta, Fransa’nın Kamerun’daki sömürge dönemi ve bağımsızlık sonrası “baskıcı şiddeti”ni resmen kabul etti. 2022’de kurulan ortak tarih komisyonunun Ocak 2025 raporuna dayanarak, Macron, 1945-1971 arasında Fransa’nın rolünü ve “savaş” niteliğini itiraf etti. Bu dönemde, Kamerun’un bağımsızlık hareketi Union des Populations du Cameroun (UPC) bastırılırken, on binlerce kişi öldürülmüş, yüz binlercesi yerinden edilmiş ve toplama kampları kurulmuştu. Macron, arşivlerin açılmasını ve eğitim için çalışma grubu kurulmasını vaat ediyor. Ancak tazminat veya resmi özür içeren herhangi bir beyan bulunmuyor.

Bu açıklama, Fransa’nın Afrika’daki sömürge mirasıyla yüzleşme girişimlerinin son halkası. Ancak, bu adım, derin bir hesaplaşmadan ziyade diplomatik bir manevra olarak görülüyor. Kamerun’da Biya’nın 43 yıllık yönetimi (1982’den beri) ve 2025 seçimleri yaklaşırken, Fransa’nın bu jesti, ilişkileri yumuşatma ve anti-Fransız duyguları dizginleme çabası olarak değerlendirilebilir. Macron’un daha önce Cezayir ve Ruanda için benzer “sorumluluk” kabulleri de, somut yaptırımlardan yoksun olduğu için eleştirilmişti. Kamerun özelinde de, arşiv açma vaadi, 1971 sonrası devam eden Fransız desteğini (Biya rejimine askeri yardım gibi) gölgede bırakıyor. Bu durum, Fransa’nın geçmişiyle yüzleşirken, mevcut ekonomik ve siyasi çıkarlarını koruma stratejisini yansıtıyor.

Tarihsel Süreç: Sömürgecilik ve Neo Kolonyalizm

Fransa’nın Afrika’yla ilişkisi, 17. yüzyılda Senegal’de ticaret postalarıyla başladı. Ancak Fransa’nın Afrika ile ilişkisi, 19. yüzyılın ortalarında başlayan emperyalist yayılma ile şekillendi. 1830’da Cezayir’in işgaliyle başlayan süreç, 1880’lerde “Afrika Paylaşımı” (Scramble for Africa) sırasında hız kazandı. Berlin Konferansı (1884-1885) gibi uluslararası anlaşmalarla Fransa, Batı Afrika (Senegal, Mali, Fildişi Sahili, Nijer gibi ülkeler), Ekvatoral Afrika (Kongo, Gabon), Kuzey Afrika (Cezayir, Tunus, Fas) ve Madagaskar gibi bölgelerde geniş sömürgeler kurdu. Bu dönemde Fransa, “uygarlaştırma misyonu” (mission civilisatrice) adı altında yerel kaynakları sömürdü, zorunlu emeği dayattı ve kültürel asimilasyon politikaları uyguladı. Sömürgelerde plantasyon ekonomisi, madencilik ve altyapı projeleri Fransa’nın ekonomisini besledi. Bu süreçte yerel halk yoksulluk ve ayrımcılıkla mücadele ederken yerli halkları baskı altına almak, emeklerini sömürmek ve sömürge düzenini sürdürmek için kullandığı temel araçlardan biri olan indigénat yasaları uygulamaya konuldu. Samori Touré’nin Mandinka direnişi (1882–1898) ve Madagaskar’daki 1895 Menalamba İsyanı gibi direnişler kanlı bir şekilde bastırıldı.

İkinci Dünya Savaşı sonrası, bağımsızlık talepleri yükseldi. Fransa, bu talepleri bastırmak için şiddete başvurdu. Sadece Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nda (1954-1962) yüz binlerce Cezayirli katledildi. Kamerun’da UPC’ye karşı 1956-1961 katliamları da benzer bir vahşet içeriyordu. Bağımsızlıklar (çoğunlukla 1960) sonrası, Fransa “Françafrique” (Fransız Afrika Düzeni) sistemini kurdu. CFA frangı, askeri üsler ve elit ağlarla etki sürdürüldü. Diktatörler (Örneğin Gabon’da Omar Bongo, Çad’da Idriss Déby) desteklenerek petrol, uranyum ve kakao gibi kaynaklara erişim devam etti. Afrika ülkeleri bağımsızlığını kazansa da yeni sistem, sömürgeciliğin ekonomik ve siyasi uzantısı oldu. Afrika ülkeleri hammadde ihraç ederken, Fransa işlenmiş ürünlerle zenginliğine zenginlik kattı.

Soğuk Savaş sonrası, 1990’larda Ruanda Soykırımı’nda (1994) Fransa’nın Hutu rejimine desteği, “ağır sorumluluk” olarak kabul edildi. 2000’lerde Mali (2013, Serval Operasyonu) ve Sahel’de (2014-2022, Barkhane Operasyonu) askeri müdahaleler, terörle mücadele adı altında yapıldı. Bununla birlikte Fransa’nın müdahalesi uranyum ve altın gibi kaynaklara erişimle ilişkilendirildi. Son yıllarda, Nijer, Mali ve Burkina Faso’daki darbeler sonrası Fransız birlikleri kovulurken anti-Fransız duygular arttı. Fransa’nın Afrika kıtasında 1970’lerde 20 bin askeri bulunuyorken bu sayı 2015’te 11 bin 600’e 2025 yılına gelindiğinde ise 1.680’e düştü. Gabon’da 100 Fransız askeri bulunurken Cibuti’de 1.500 Fransız askeri bulunuyor. Fransa’nın Afrika’daki tek askeri üssü Cibuti olurken Mali, Nijer, Çad, Burkina Faso, Senegal, Fildişi Sahili gibi ülkelerdeki Fransız üsleri boşaltıldı. Ancak bu ülkelerde Rusya ve Çin’in yükselen etkisi ortaya çıktı.

Frankofon Afrika Ülkelerinin Bağımsızlık Süreçleri ve Fransa ile İlişkileri

Fransa’nın eski sömürgeleri, bağımsızlık süreçlerinde farklı yollar izledi. Bazıları müzakerelerle bağımsızlaşırken, diğerleri kanlı mücadeleler verdi. Aşağıda, her bir ülkenin süreci ve Fransa ile ilişkileri kısaca inceleniyor.

Fildişi Sahilleri

Fildişi Sahili, 1960’ta Félix Houphouët-Boigny liderliğinde Fransa’dan bağımsızlığını kazandı ve Françafrique’nin kalesi oldu. Kakao ihracatı, ekonomiyi Fransa’ya bağımlı kıldı. 2002-2011 iç savaşı sırasında Fransa’nın Licorne Operasyonu, tarafsızlık iddiasına rağmen tartışmalıydı. Operasyon sonrası Alassane Ouattara’yı meşru cumhurbaşkanı olarak tanıdı. Fransa’nın Force Licorne gücü, Ocak 2015’ten itibaren Fildişi Sahili’nde operasyonel ileri üs olarak kullanıldı, ancak Şubat 2025’te bu üs Fildişi Sahili ordusuna devredildi. Fransa, yaklaşık 700 şirketiyle ülkenin GSYİH’sinin 0’unu oluşturan ekonomik nüfuzunu koruyor.

Senegal

Senegal, 1960’ta Mali Federasyonu’nun dağılmasıyla Léopold Sédar Senghor liderliğinde bağımsızlığını kazandı ve barışçıl bir geçiş süreci yaşadı. Fransa ile ekonomik bağlar, özellikle altyapı, enerji yatırımları ve CFA frangı kullanımıyla güçlü kaldı. Ancak siyasi istikrar, 1980’ler ve 2000’lerdeki protestolarla sınandı. 2000’de Abdoulaye Wade’in seçilmesi demokratik bir dönüm noktası oldu. Ordu, siyasette sınırlı rol oynadı, darbeler yaşanmadı. Fransa, Senegal’de uzun süre askeri varlık sürdürdü. Dakar’daki Camp Geille ve havalimanı hava üssü, Batı Afrika’daki operasyonlar için kilitti. Ancak Temmuz 2025’te, Devlet Başkanı Bassirou Diomaye Faye’nin “Yakında hiç Fransız askeri kalmayacak” açıklamasının ardından Fransa, bu üsleri Senegal ordusuna devrederek askeri varlığına son verdi. Bu, Fransa’nın Sahel’deki çekilmesinin bir parçasıydı.

Mali

Mali, 1960’ta Modibo Keïta liderliğinde bağımsızlığını kazandı ve sosyalist politikalarla........

© Perspektif